Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Londra kebap konusunda ikinci Berlin olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Türk sayısı arttıkça, açılan kebapçı, dönerci, lahmacuncu sayısında da artış oldu son yıllarda.

Yıllardır hizmet veren klasikleşmiş kebapçıların yanında daha çok ayak üstü atıştırılacak fast food kebapçıları, dönerciler, tantuniciler giderek çoğalıyor.

Londra’da gece hayatından eve gitmeden yenen/atıştırılan yiyecekler katogorisinde hızla yerimizi alıyoruz biz de.

Türklerin yoğun olduğu Harringay, Enfield, Wood Green, Southgate gibi Kuzey semtlerinde ve Dalston gibi Doğu mahallelerinde zaten çok sayıda olan kebapçılara şehrin artık pek çok yerinde rastlamak mümkün. Her mahallede bir dönerci var. German Döner Kebap zinciri ayrıca ilgi çekici. Adı bile enteresan. Bilen bilir, Almanya’nın döneri Türkiye’deki bir sürü dönerden iyidir. Ancak tabii ekmeğin içine her şeyi koyduklarından bize ters. Ayrıca yoğurtlu, şunlu bunlu soslar olayı bozuyor. Sade getir deyince garipseniyor ama daha iyi. Kapa parantez.

Haberin Devamı

Tek tek restoran tanıtmaya girişmiyorum, çünkü bu başka bir iş olurdu. Ama genel anlamda konuşmak gerekirse Soho’da lüks tavuk dönerci görmek benim için önemli bir eşiktir. Bizim tavuk döner büfeleri gibi değil. Nezih tavuk döner bu. Londra sakinleri öğle yemeklerinde sağlıklı şeyler seviyor. Bu da onlardan biri olmalı. Marylebon’daki Yamabahçe, güzel lahmacun ve mercimek çorba bulabileceğiniz yerler arasında. Buranın çayını da seviyorum. Sırf Türk bardağıyla gelen çay içip sağa sola bakmaya gidiyorum buraya bazen.

Tantuniciler hızla yayılıyor. Enfield’deki, Time Out London’ın ekmek arası lezzetler listesine bile girmiş. Dalston’dakini ben daha iyi buldum. İngilizler Türk mutfağına daha yakın diye beğenmemiş olabilir. Damak farkı. Bu arada Dalston’da açılan midyeci de olaya renk kattı doğrusu. Ama elbette midyenin ve deniz kabuklularının envaiçeşidi bulunan Londra’da Türk tipi midye dolma ne kadar iş yapar zaman gösterecek. Bu tarz girişimler daha çok Türklere hitap ediyor. Turist Türklere değil, yerli Türklere. Ama ben iki günlüğüne yurt dışına çıkıp, gene dönerciye, kebapçıya gidip, rakıya oturan biliyorum. Ne yapalım milli alışkanlıklar bunlar.

Haberin Devamı

Dalston’daki Mangal 2 gibi mutfağını deneysel sulara çekip İngilizlere kendini beğendirmek mesela bir yol. Ve kolay iş değil. Ancak bu sefer de Türk müşterileri kaybediyorsunuz. Çünkü İngilizleşmiş Türk yemekleri cidden hayal kırıklığı yaratıyor. Bu tip mekânlarda meze denemek büyük kumar. Hiçbiri Türkiye’deki herhangi bir meyhanenin sıradan mezesinin yanına dahi yaklaşamaz. Ne ezme, ne patlıcanlı tatlar, ne yoğurtlu çeşitler tatmin edici. En has Türk kebapçısında dahi bunları bulmayı beklemeyin.

Türk lezzeti arıyorsanız tek yol kebap. Mezesiz, şusuz busuz saf kebap. Neyse ki İngiltere’de ekmekler ve etler iyi. Aradığımız lezzetleri bu şekilde bulmak mümkün. Ekmek ve et iyi olunca lahmacun da gayet iyi oluyor. Yani buraya göre iyi diyelim. Ocakbaşı mekânları ki artık Notting Hill’de bile varlar, son dekorasyon son derece “Türkiye”. Kendinizi Beşiktaş ya da Kadıköy’de gibi hissediyorsunuz.

Haberin Devamı

Gözlemecilerin çokluğu dikkat çekici Londra’da ama bu da ayrı bir başlık. Kahvaltıcılar ve fırınları başka zaman anlatayım.

Tatlılar konusuysa bambaşka bir macera. Burada her tür şerbetli tatlıya baklava diyorlar. Türkler de böyle diyor. Özellikle Londra’da doğma büyüme garsonlar, ki hal ve tavırlarından hemen anlarsınız, her şeye baklava diyor ve “Ama…” gelince bozuluyorlar. Biz de canımız çok çektiğinde önümüze gelen bülbül yuvalarına, burmalara, şöbiyetlere baklava denmesine ses etmiyoruz. “Evet, bu da baklava, doğru” diyerek çatalı batırıyoruz. Afiyet olsun!