Las Vegas’ta 18 bin kişilik bir etkinlik salonu var. Bu konser salonunun içi 360 derece ekran. Küre şeklinde bir salon düşünün. Siz ortadasınız, dört bir yanınız ekran. Sınırsız köşesiz ekran.
Spherevegas.com adresinde bilgiler var. Dünyanın en büyük ve en yüksek çözünürlüklü ekranı, yeryüzünde yaşayabileceğiniz en “immersive” deneyim deniyor. Immersive, “içine alan, kapsayıcı, sizi çepeçevre kucaklayan” anlamında.
Yani diyorlar ki bir deneyimi gerçekten yaşasanız bile bu kadar yaşayamazsınız.
Mesela bir balinanın hemen yanında yüzen bir dalgıcı getirin bu küreye, kendi çektiği filmi burada izletin. Gerçeğinden daha gerçek yaşasın. Birisi şöyle yazmış Twitter’da (X’e X diyemiyorum henüz) “Burada sunum yaptığınızı düşünsenize”… Düşünemiyorum.
Gerçeği daha yakından deneyimlemek de değil burada olan biten. “Biz görüntüler kullanarak bir gerçeklik yarattık, gerçek hayatta algıladığınızdan daha iyi bir şey yaşatıyoruz size” denmekte. Renkler daha parlak, görüntü daha net. Aksiyon daha heyecanlı.
Umberto Eco keşke yaşasaydı da, Amerikalıların gerçekliğe ve orijinal olana açlığının hangi boyutlara geldiğini görüp bize kendi süzgecinden anlatsaydı. Sonradan kurulmuş, geçmişi, tarihi, eski dünyaya oranla nerdeyse var olmayan bu ülke, gerçeği, en gerçeği, diye diye gerçekle alakasız ne varsa yaptı.
(Eco referansı için bakınız “Günlük Yaşamdan Sanata, Umberto Eco, Can Yayınları)
Gerçeğe olan açlık arttıkça gerçekten daha da uzaklaşılıyor. Küre son nokta. Ama şunu da söylemek lazım, bu tip teknolojik deneyim sihirbazlıkları, sanat galerinden çok Las Vegas’a yakışıyor. En azından kimse bu renk cümbüşü gösterisinin sanat olduğunu iddia etmiyor. Tartışmaya bile açmıyor. Çünkü sanat ya da değil burada bir önemi yok. Eğlencenin dünya merkezinde, eğlence tam gaz devam ediyor.
Şu an Darren Aranofski’nin “Postcard From Earth” adlı filmi için bilet satışı başlamış. Aranofsky diyor ki, “İnsanlar henüz 18K görüntü görmediler. Burası sayesinde ilk kez görecekler.” Bir parantez açayım. Oppenheimer filmi ile ilgili de net görüntü muhabbeti olmuştu.
Sinemada elde edilebilecek en net görüntü iddiası peşinden koşan, içerikten çok şekle odaklanan bir tartışma orada da yaşanmıştı.
Parantezi kapatıp devam edeyim, kürede 167 bin adet speaker var ve dört bir yana yerleştirilmişler. Buradaki ses deneyimi neredeyse görüntü deneyiminden de ötede.
Bir haftadır bu Las Vegas küresinin marifetlerini, ne kadar inanılmaz olduğunu dinliyoruz. Ben de yazılan yazılardan öğrendiklerimi özetliyorum. Eğlence sektörünün ileri gelenleri bunun bir milat olduğunu falan söylemekteler. İnsanların görüntüye, deneyime açlığı o kadar üst boyutlarda ki bu tip işler inanılmaz ses getiriyor. Ve elbette para o kadar şeye kadir ki, Aranofsky gibi 1998’de “Pi” ile hayatımıza giren alternatifin de alternatifi bir yönetmen işte 2023’te Las Vegas’ta turist eğlendiriyor ve net görüntü övüyor.
“Requiem for a Dream”i çeken, “The Wrestler/Güreşçi”yi çeken adam. Bize insanı en sefil haliyle cesurca anlatmaya girişmiş bir sanatçı, içeriği bırakmış, şekli yüceltiyor. Oysa bu filmlerde, anlatılarda sağlam bir hikaye olmasa, görüntüyü 18 değil 118K göstersek ne olur?
İşte bu noktada içerik şekil denkleminin başka bir yerine zıplayalım diyorum. Gelelim bu kürenin açılış gecesini U2 ile yapmasına. Gerçekten de U2 son 20 yılın en iyi, en tüccar, en işini bilen müzisyenleri. Mesela 2004’te iPod U2 modelinin lansmanını yapmıştı. 20 GB hafızayla 499 dolara satılan bu cihaz büyük övülmüş, geleceğin müzik deneyimi olduğu ilan edilmişti. Spotify’a henüz dört yıl vardı. iPod gözden düştü. Bir koleksiyon nesnesi formatında devam etti. 2022’de üretimi de durduruldu. Geleceğin cihazıydı. Geçmiş oldu.
U2’nun Apple ile tek ilişkisi bu değil. 2014’te yeni sürüm iPhone, içinde U2’nun yeni albümüyle gelmişti. İsteyen istemeyen bir sürü para verip aldığı cihazı açınca içinden U2 albümü çıkıyordu. Bu lansman o kadar başarısız oldu ki Google’da en fazla sorulan soru “U2 albümünü iTunes kitaplığımdan nasıl silerim” oldu. Kimse U2’yu bedava da olsa istemiyordu.
Lafı getirmek istediğim yer şu: Kılavuzu U2 olan Apple bile duvara toslamıştı. Yaptığı belki de en yanlış işti U2. Şimdi Las Vegas’ta, eğlence dünyasını değiştirecek inanılmaz diye anlatılan yenilik hangi grupla lanse edildi? Bin yıllık U2.
U2 konser verdi dense de bu şeyin adı konser olmamalı. Sözlükler de güncelleniyor. Konser benim için samimi bir salonda sahnede çalan grubu dinlemek, onunla aynı havayı solumak, müzikle yaratılan insandan insana geçen atmosferi solumak demek. Geçen yüzyılda kaldı biraz biliyorum. Gene de renkli oyuncak küre insanlığa hayırlı olsun diyorum. Aman bu küreli konser konseptinin sonu iPod gibi olmasın diyorum.