“Bugün buradan herkese net bir mesaj yolluyoruz. Cildinizin rengi ya da inancınız, evimiz kabul ettiğimiz bu ülkeyi yönetmeye engel değildir.”
İskoçya’nın yeni başbakanı Humza Yousaf, yemin töreninde sarf etti bu cümleyi. Tarihte ilk kez, İskoçya’nın Müslüman bir başbakanı var. İskoçya, bir Müslüman tarafından yönetilen tek Batı ülkesi aynı zamanda an itibarıyla. Aynı mesajı İngiltere de dolaylı yoldan vermişti bir süre önce. İngiltere hükümetinin başında, Westminster’da, bir Hindu, Rishi Sunak bulunuyor.
Humza Haroon Yousaf, Glasgow’da doğdu. Ailesi 1960’larda Pakistan’dan göçmüştü. Dedesi, Singer fabrikasında işçiydi. Babası okudu ve muhasebeci oldu.
Ailesi Pakistan’dan Kenya’ya, oradan İskoçya’ya göçmüş. Humza, Grammar School mezunu. Bizdeki Anadolu lisesi gibi. Sınavla giriliyor. Bir kişi “grammar” okulu mezunuysa bu onun hakkında şunu gösterir: Ailesi özel okulun masraflarını karşılayacak kadar zengin değildir. Ancak çocuk çok başarılı bir öğrencidir.
Glasgow Üniversitesi’nin ardından siyasetle ilgilenmeye başlıyor Yousaf. 2005’te İskoç Ulusal Partisi’ne giriyor. Olaylar gelişiyor.
Bir süredir sosyal medyada ve haber kanallarında yazılanları takip ediyorum. Müslümanların zaferi diyen var. Azınlıkların zaferi diyen var. Sömürgelerin intikamı yorumu yapan var. (Henüz Hinduların zaferi diyeni görmedim. Bu fetih konusu Müslümanları heyecanlandırıyor daha çok.)
Bütün yorumlarda az ya da çok gerçeklik payı vardır.
Ama bunların hiçbiri nasıl olup da bir Müslüman’ın, bir Hindu’nun, bir azınlık mensubunun, bir göçmen çocuğunun, bir Batı ülkesinde en aşağılardan başlayıp bu mertebelere gelebildiğini açıklamıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı yapan Muhafazakâr politikacı Sajid Javid, Pakistan’dan Bristol’a göçen bir ailenin beş oğlundan biri. Babası otobüs şoförüydü.
Şu anki İçişleri Bakanı Hint asıllı Suella Braverman’ın ailesi 1960’larda Kenya ve Moritanya’dan göçmüş. Annesi hemşireydi.
Ondan önceki İçişleri Bakanı Priti Patel, Hint asıllıydı. Ailesi 1960’larda Hindistan’dan Uganda’ya oradan Londra’ya gelen göçmenlerden oluşuyor. Gazete bayiliği yapıyorlardı.
Başbakan Rishi Sunak’ın babası doktordu, annesi eczacıydı. Pencap’tan Afrika’ya göçen ailelerin çocuklarıydılar. Babası Kenya’da, annesi Tanzanya’da doğdu, 1960’larda İngiltere’ye göçtüler. Sunak burada doğdu, büyüdü, eğitim aldı.
Londra’da ikinci dönem belediye başkanlığını devam ettiren Sadiq Khan’ın ailesi 1960’larda Pakistan’dan Londra’ya göçtü. Sekiz kardeşten beşincisiydi. Babası otobüs şoförüydü.
Konunun ne Müslümanlıkla ne Hindulukla alakası var. Konu dinlerle, derinizin rengiyle mensup olduğunuz etnik gruplarla ilgili de değil. Konu Britanya’nın siyaset kültürüyle ve eğitimle alakalı.
Kıta Avrupa’sında da çok sayıda göçmen var. Çok iyi eğitimliler de var elbette. Siyasetin içinde olanlar da var. Çeşitli mevkilere gelenler, çok zengin olanlar var, iş adamı olanlar var ama henüz hiçbirisi bu aşamaya gelemedi. Ne Almanya’da, ne Fransa’da, ne İtalya’da, Batı kökenli olmayan göçmen siyasetçileri, kimlik siyaseti çerçevesi dışında sistemin içinde göremiyoruz. İngiltere’de ve İskoçya’da Muhafazakârlar arasında ya da İşçi Partisi’nde, sağda da solda da her dinden, kesimden, azınlıktan insan var.
1960’larda Hindistan ve Pakistan’dan göçen ailelerin ilk kuşağı fabrikalarda, endüstri tesislerinde çalıştı. Çoğu uyum sorunu yaşadı. Dil bilmeden, öğrenemeden hayatlarına devam ettiler. Ancak çocuklarını iyi okullara yolladılar, eğitime önem verdiler. Onların uyum sağlamasını istediler ve başardılar. Bugün Britanya toplumunun en üst seviyesinde yönetici sınıfta yer alan göçmen çocukları ya da torunları fakir ya da orta sınıf ailelerden gelip, anne babalarının fedakârlıklarıyla ve teşvikiyle iyi okullara gitmiş kişiler.
Bakın, bu çok büyük bir fark. Türkiye’den Avrupa’ya göç eden kesimlerin çocukları ve ailelerine bakınca ne görüyoruz? Genellikle değerlerimizi kaybetmeyelim temalı bir muhafazakârlık ve dindarlık, içe kapanma, yaşadığı çevreyi kabullenmeme. Kuşaklar boyu devam eden uyumsuzluk. Türk göçmenlerin önceliği -genelleme yapıyorum ve tartışılabilir elbette- eğitim olmamış. Oysa İngiltere’deki Hint ve Pakistan asıllı göçmenler çocuklarını eğitmiş. Bu sayede sisteme eklemlenmiş ve sistemi dönüştürmüşler.
Benim gözlemim bilimsel değil, kişisel. Ülkelerin farkı siyasi kültürleri olduğunun da farkındayım. Bizim toplumda yerleşmiş inancın tersine Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya “Batı” adı altında birleşmekten çok uzak, birbirlerinden çok farklı ilkeleri olan sistemler ve toplumlar. Ama bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğunun dünyanın geleneklere belki en fazla bağlı siyasal sisteminde bu dikey hareketlilik kendinden oluşmadı. Bunu göçmenler yaptı. Çalıştılar, çabaladılar ve elde ettiler. Bugün İngiltere’nin abartısız en iyi, en üst seviye okullarında Hint asıllı, Pakistan asıllı göçmen ailelerin çocuklarını görürsünüz. Uzakdoğu’dan göçmüş ailelerin çocuklarını görürsünüz. Bu durum gelecek hakkında bir fikir verebilir. Cilt rengi, etnik grup, inanç değil. Tek yol eğitim.