En son haber ABD’den geldi. 2016 şubat - 2017 şubat arasında 98 milyon dolarlık pikap satışı olmuş sadece bu ülkede. Aynı dönemde global yeni baskı plak satışı 40 milyon adet. 1 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük sadece plak satışında var. Sanırım yakında her evde bir pikap olacak. Doğal olarak soruyor insanlar: Neden plak satın alınıyor? Kısa kısa yanıt vermeye çalışayım kendimce.
Çünkü plak müzikle olan ilişkiyi kişiselleştiriyor; şarkıları ve albümleri somut birer anıya dönüştürüyor. Bir plağı aldığın yeri, zamanı, o anki ruh halini hatırlarsın hep. Telefondan dinlemek gibi değil.
Çünkü plak kişisel bir eşyadır. O albüm her yerde dinlenebilir ama o plaktan sadece sende var.
Çünkü müzikte dinleyene bu tür bir gerçeklik hissi veren halihazırda daha ucuz ve daha başarılı bir müzikal nesne yok.
Güzel bir hediye
Çünkü plak, müzik seven birine verilebilecek güzel bir hediye.
Çünkü plaklar ve pikap, müzik dinlemeyi kişiye özel veya sevdikleriyle paylaşabileceği bir etkinliğe dönüştürüyor.
Çünkü plağını aldığın şeyi genellikle beğeniyor olduğundan, onu dinlerken daha bir dikkat kesiliyorsun. Aynı şeyin mp3’ünü ya da plağını dinle. Plaktan dinleyince müzik daha güzel gelir.
Çünkü plak, ses sistemin ve pikap iğnenle bağlantılı olarak (elbette analog kaydedildiyse ve sıkıştırılmadan basıldıysa) çok daha kaliteli ve derinliği olan bir ses veriyor. Ama işin “Plaktan daha iyi ses geliyor” kısmı tali neden. Bu kadar milyon insan audiofil olduğu için plak almıyor. Asıl neden yukarıdaki maddelerde gizli. Ve işte bu yüzden plak ekonomisi daha da büyüyecek.
Sudan Archives ile tanışın
BrIttney Parks (23) ABD’de doğup büyümüş (aslen Cincinnati’liymiş kendisi) bir müzisyen. Afrika’ya ve siyah kültüre merakı, müziğe karşı ilgisiyle birleşince ortaya enteresan sonuçlar çıkıyor. Lisede keman çalan Parks, Sudan Archives adı altında kendi kendine kayıtlar yapmaya başlıyor. Elektronik müzik, Afrikalı kökler ve kemanla ne yapabilirim sorusunu sorarak denemelere girişiyor. Bunu yaparken babasının kendisine hediye ettiği iPad’e yüklediği programları ve GarageBand’i kullanıyor.
Kemanını aynı zamanda bir vurmalı çalgı gibi çalmaktan çekinmeden sesler çıkarıyor, her şeyi kaydediyor, elekronik beat’lerle ve loop’larla birleştiriyor ve üzerine şarkı söylüyor. Keman stilini geliştirirken Sudan ve Batı Afrika müziklerini, bu müziklerdeki yaylı sazları ve kemanları dinliyor. Bu müzikal yolculuğuna gerçek bir yolculukla yeni bir perspektif kazandırmaya girişiyor ve evde ustalaşıp ABD’de dolaşıyor. Daha sonra Afrika’ya gidiyor.
Orijinal ve çekici
New York Times röportajında “Müzisyen olacağıma emindim ve popçu olmayacağımı biliyordum” diye konuşmuş. Kendisi popçu değil ama cazcı da değil.
Bence Afrika müziği üzerine denemeler yapan bir kemancı, vokalist ve prodüktör kendisi. Stones Throw’dan yayınlanan ilk albümü “Sudan Archives”de soul ve blues vokallere yer yer çığlıklar atan, yer yer bir vurmalı gibi sesler çıkaran bir keman, elektronik beat’ler, alkışlar, şaklamalar, şıkırtılar, tıkırtılar eşlik ediyor. Orijinal ve çekici. Altı şarkılık bu EP “Paid”, “Goldencity”, “Wake Up” gibi başı sonu belli parçalar yanında “Time” gibi müzikal sayıklamaları da içeren tek kişilik bir iş.
Dinlemeniz gereken 3 şarkı
“Çok Acayip” - Nihil Piraye: Davulu ve bası seviyorsanız Nihil Piraye’nin “Çok Acayip”ini dinleyin. Hatta bu sofistike ekibin müziğine vakıf olmak istiyorsanız “Evde Kimse Yok” ya da “İsmin Uzayda Kayboldu”yu da dinleyin.
“White of an Eye” - Patience: Veronica Falls solisti Roxanne Clifford’ın new wave projesi Patience’ın “The Pressure”ını sevip bağrımıza basmıştık. Yeni şarkı da dikkatimizi çekti. Albüm eylülde.
“Two Thousand and Seventeen” - Four Tet: Kieran Ebden’in kayıt odasında, elektronik oyuncaklarının ve programlarının başında geçirdiği muhtemel saatler, geceler bir bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor. Hebden geçen hafta BBC 1’de katıldığı programda son 10 ay boyunca aralıksız yeni müzik kaydettiğini söylemişti.