Türk müzisyenlerin yurt dışına açılma projeleri hızını hiç kaybetmiyor. Aleyna Tilki’den Buray’a bağlantısı olan, imkânı olan mutlaka Avrupalı ya da Amerikalı sanatçılar ve prodüktörlerle ortak işler yapıp Türkiye dışı pazarları yokluyor. Şu ana kadar büyük bir başarı görülmedi ama bebek adımlarıyla da olsa hedefe doğru yürüyenler var. İşin ilginci, Türk sanatçıların yabancı sanatçılarla düet yapması, dışa açılma çabası olduğu kadar, belki daha fazla, yabancı şarkının bize açılma çabası aslında.
Bu hafta Romen şarkıcı INNA’ya Reynmen eşlik ediyor. INNA, Avrupa’da belli bir dinleyicisi olan ve elektronik dans, pop alanında kendini kabul ettirmeyi başarmış, bir bakıma yerelden globale adım atmış bir isim. Reynmen’le şarkısını “paylaşmış” bu hafta. Bu şekilde ifade ediyorum çünkü single albüm olarak yayınlanan “Wherever You Go”nun A yüzünde şarkının INNA tarafından seslendirilmiş solo versiyonu bulunuyor. B yüzünde de iki sanatçının düeti var.
Bu tip düetler iyi güzel ama sanatçıların birbirini görmediği, ender olarak belki Zoom’da konuştukları işler bunlar. Rapçiler de çok yapıyor bu tip işleri. Yabancı şarkı geliyor, şarkının bir yerine boş bir bölüm oluyor orayı siz stüdyoda tamamlıyorsunuz. O aynı yeri belki 20 tane isim dolduruyor ve şarkı bu teknikle yerel marketlerde dinletilmeye çalışılıyor. İngiltere ve ABD’de kimi firmalar bu tip “syndication” işleri o kadar ilerletiyor ki esas şarkıyı yerel pazarlarda anlaşılır ve sevilir hâle getirmek için sanatçı arayışına giriyor, bu alanda yoğun bir faaliyet yürütüyorlar. Buna bir tür “localization” faaliyeti diyebiliriz. “Localization” yani yerelleştirme, günümüzün önemli uzmanlık alanlarından biri. CV’sinde ‘localization expert’ yazan bir sürü insan var LinkedIn’de. Ve bu meslek sadece müzikle sınırlı değil. Yaptığınız iş ne olursa olsun, yerel ölçeğe uyarlanmaya ihtiyaç var.
Unutulmaz şarkılar
Tekrar müziğe dönecek olursak, dünyada nüfus ve müzik pazarları değişiyor, büyüyor. Eskiden global piyasada müzik Batı tipi dinleyicinin kulağına göre yapılırdı. Ne internet, ne stream, ne dijital dağıtım olan bir dünyada bu herkesi doyurmaya yetiyordu. Bugün Batı’da çıkan her şarkının Mozambik’te dahi (eğer pazar varsa) yerel bir düeti olması lazım ki şarkı satabilsin.
Mesela Ed Sheeran’ın “2Step” adlı şarkısının bu yılın başından bu yana dokuz tane düeti ve remiksleri yayınlandı. Düet yapılan sanatçılar arasında Hintli, Latin, Arap, Afrikalı, Alman, İspanyol, Finlandiyalı olan var (Türk de olsaydı keşke). Sheeran’ın diğer şarkıları da düetlenmeye devam ediyor. (Yakında gelebilir aslında bir Türk düet).
Bütün bunları yapılan işlerin değerini düşürmek için yazmıyorum. Sadece olayların sektör açısından nasıl geliştiğini açıklamaya çalışıyorum. ‘70’lerden bu yana düetlerin iyi tarafı bu sayede unutulmaz şarkılara imza atılmasıdır. Eski düetler yerelleştirme çalışması değildi ama onların da kitleleri olan büyük sanatçıların güçlerin birleşmesiyle ilgisi vardı ve elbette altlarında sektörün dinamikleri yatıyordu. İşin iyi yanı düetlerden güzel ve unutulmaz işler çıkmıştır. Düetleri seviyoruz.
10 düet
Chris Cornell ve Eddie Vedder
İki sanatçı “Temple of the Dog adı altında “Hunger Strike”ı yapmıştı. Hayatını kaybeden müzisyen arkadaşları Andrew Wood’u anlatıyor şarkı. Yerelleşme düeti değil yani.
Queen ve David Bowie
Ne mükemmel şarkıdır “Under Pressure”. Hâlâ bir sürü radyonun bıkıp usanmadan çaldığı sayısız yerde kullanılmış, popun klasikleşmiş şarkılarından biri.
Michael Jackson ve Paul McCartney
“The Girl is Mine”ı hatırlayan var mı? “Thriller” albümünde yer alan şarkının söz ve müziği Jackson’ın. Dünyanın en büyük bestecilerinden biri olan Paul McCartney sadece şarkıcı olarak destek veriyor. Bir yıl sonra 1983’te McCartney’nin solo albümü “The Pipes of Peace” yayınlandı. Burada da bir diğer düet “Say Say Say” yer aldı.
Aretha Franklin ve George Michael
Biri soul’un efsanesi diğeri ‘80’ler ve ‘90’lar popuna damgasını vurmuş bir isim. 1987 yılı için gelenekselle yeni olanın buluşmasıydı “I Knew You Were Waiting For Me”.
Jay-Z ve Alicia Keys
2009’un sanırım en bomba şarkısı buydu. “New York State of Mind”. Alicia Keys’in sadece piyanoyla çaldığı enstrümental versiyon bile listelere girmişti.
The Weeknd ve Arianna Grande
The Weeknd’in “Save Your Tears” adlı şarkısı büyük bir popülerlik yakalayınca Arianna Grande’li düet versiyon geldi. Eski düetlerle yenilerin farkı. Eskiden şarkı düet olarak doğuyordu şimdi düet oluyor.
Justin Bieber ve Kid Laroi
“Stay” son iki üç yılın en çok iş yapan düetlerinden oldu. Pop düetlerinin gücüne dair güzel bir örnek olsun diye koyuyorum listeye.
Elton John ve Dua Lipa
“Cold Heart” son dönem dinlediğim en iyi dans şarkılarından biri. PNAU remix’inden söz ediyorum elbette. Elton John geçtiğimiz bir yıl içinde pek çok düet yaptı. Bu hafta mesela Britney Spears ile “Hold Me Closer”ı düetlendirdi. Bu eski şarkıları düetlerle yeni nesle kazandırma projesini destekliyorum ben. Neden bizim prodüktörler, label yöneticileri düşünmüyor bunu. Saygı albümlerinin modası geçti sanki hafiften.
BLACPINK ve Selena Gomez
2020’nin önemli düetlerindendi ve iş birliği anlamında yerelleşme, globale açılma gibi konuları anlamak için çok iyi bir örnek. Güney Kore – ABD işbirliği 800 milyon izlenmeyle bayağı başarılı olmuştu. İşin aslı BLACKPINK’I herkes biliyor da Selena Gomez de K-Pop kitlesi tarafından tanınmış oldu.
Stormzy, Burna Boy, Ed Sheeran
Bu şarkıya karşı özel bir sempatim var. Bir dönem dilime takılanlardan. Grimes’ın kralı Croydon’lı Stormzy, beyaz İngilizlerin sevgilisi Ed Sheeran ve Nijeryalı Burna Boy. İyi şarkı.