Dua Lipa, yeni albümü “Radical Optimism”in yayınlanmasından aylar önce verdiği bir röportajda Massive Attack ve Primal Scream etkisinde bir albüm yaptıklarından söz etmişti. Bir pop süperstarı için çok iddialı ve ilgi çekici sözlerdi. Ana akımı fethetmiş onun gibi isimlerin bu tip alternatif referansları vermesi çok alıştığımız bir şey değil. Öte yandan aynı röportajda Dua Lipa, Blur ve Oasis’in hayatı umursamayan tavrını da kendine örnek aldığını anlatmıştı. Alın size bir başka alternatif referans.
Bu referansların alternatif müzik ustalarına işaret etmek dışında başka bir ortak özelliği daha var; ‘90’ların Brit kültürünün yapı taşları olmak.
Dua Lipa, Arnavutluk’tan göçmüş orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğü Londra’da çok çalışarak kavuştuğu haklı başarısını, bu ülkenin geçmişteki kültürel referanslarını kendine temel alarak taçlandırıyor. Bir bakıma zirvesinde olduğu sahnenin kurucularına teşekkür ediyor. Kendinden önce büyük kitlelere hitap etmiş, alternatifi ana akıma katmış, müziği değiştirmiş oluşumları, yeni albümünün müzikal arka planına kattığını anlatıyor.
Buraya kadar güzel. Peki bu gerçekleşmiş mi? İşte orada sıkıntılar var. Massive Attack’lık bir şey ben bulamadım. Primal Scream’in melodik rock ritimlerini ve loop’larına yer yer rastlasak da ruh olarak teğet geçiyoruz. Blur ve Oasis’e ise hiç girmeyeyim. ‘Hayatı umursamamak’ teması dışında müzikal anlamda aradığımı bulamadım.
Dua Lipa’nın röportajda söylediği sözlerin işaret ettiği albüm bu değil.
Dört dörtlük dans albümü
Peki ama elimizdeki kötü bir albüm mü? Aksine Dua Lipa’nın üçüncü stüdyo albümü neredeyse bütün şarkıları hit potansiyeli taşıyan katıksız bir dans albümü. Bir önceki “Future Nostalgia”, 2020’de tam da pandeminin göbeğinde yayınlanmış, bu albümün ilk konseri seyircisiz bir salonda online olarak canlı ekranlara yansımış, biz de biletimizi alıp evde battaniyemizin altında elimizde çay izlemiştik. “Future Nostalgia”, ‘70’lerin ‘disco’ konseptine bir selamdı. Pandemi döneminde eve kapananların milli marşı oldu. “Radical Optimism” ilk izlenimlerime göre ‘90’ların dans kültürüne bir selam. Önümüzdeki birkaç yılın fon müziği olacak. Dua Lipa bu yıl Glastonbury’nin assolisti. Festivali dev bir disco sahnesine çevireceğine söz vererek zaten bu işaretleri verdi.
Dua Lipa bunu Brit rave kültürüne bir selam diye nitelemişti. İşte bakın bu doğru. 1990’ların sonu 2000’lerin başlarında festivallere gitmiş, herhangi bir dans edilen ortamda bulunmuş herkes bunu anlayabilir. O dönemin ritimleri pop anlayışı ve popa sirayet eden DJ müziği bu albümde ön planda. “Illusion”ın videosunun 1992 Barcelona Yaz Olimpiyat Oyunları’nın yapıldığı mekânda çekilmesi de bu açıdan tesadüf değil. Yüksek bir platformdan havuza estetik dalışlar yapan sporcuların arkasında görülen La Sagrada Familia silüeti ve şehrin denize doğru yayılan dokusu bu 10 yılın en sembolik görüntülerinden biriydi.
Albümün açılışındaki “End of an Era”, Tame Impala prodüktörlüğündeki “Houdini”, “Training Season”, “Illusion”, “Falling Forever”, “Maria”, “Happy For You”, ‘90’lı yılların muhtelif yaz hit’leri gibi tınlıyor. İstisnalar da var elbette. “French Exit”, “These Walls” ile birlikte yine ‘90’lara ait gibi tınlamakla birlikte rave ve club’dan değil klasik pop çizgisinden yürüyorlar.
Prodüktörlere baktığımda Kevin Parker’dan (Tame Impala) başka Andrew Wyatt’ı görüyorum. Şu ara çok popüler bir isim olduğunu biliyoruz. Önceki hafta yayınlanan Pearl Jam albümünün de prodüktörü kendisi.
Dua Lipa’dan, kendi adını taşıyan 2017 tarihli ilk albümündeki ayarda hit şarkılar bekleyenler aradıklarını bulamayacaklar. O dönemin 22 yaşındaki genç şarkıcısı daha çok ergen duyarlılıklarını yansıtıyordu. Yolun başındaydı. Bugün 30 yaşında şöhretin, paranın ve gücün zirvesinde bir yetişkin Dua Lipa. Kendini çoktan kanıtlamış, hayat hakkında daha fazla fikri olan kompleks bir karakter. Bu insanın elinden çıkacak albümün de farklı özelliklere sahip olması doğal. Kendi kavramsal labirenti içinde kaybolmuş olabilir, ancak bir şeyi teslim ediyor. Bugünün en büyük dans yıldızlarından biri olarak dört dörtlük bir dans albümünü karşımıza koyuyor. “Bu albümde ne yok” diye bakarsak zevk almamız zor. Var olana odaklanırsak eğlencenin kapılarını da açıyoruz. Albümün adı gibi ‘radikal iyimser’ olmak dışında bir şansımız yok.