Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğu Londra’nın göbeğinde, Brick Lane’deki Rough Trade mağazasının kapısında tatlı bir telaş var. İçeri girmek için sırada bekliyoruz. Her yaştan ve kesimden enteresan bir topluluk olarak amacımız Camera Obscura’nın yeni albümünden çalacağı şarkıları dinlemek. Bu bir plakçı için büyük, bir konser salonu olarak küçük olan mekân son yıllarda yeni bir standarda imza attı. 80-100 kişinin katıldığı plak etkinlikleri.

Sevdiğiniz sanatçının albümünü bilet gibi online satın alıyorsunuz, plak ya da CD fiyatıyla birlikte kısa bir performansı izleme fırsatı yakalıyorsunuz. İnternette ilan edilen bu tip etkinliklerin biletleri hızla tükeniyor. Zamanında girip biletinizi aldıysanız işte böyle şanslı azınlık olarak kapıda tatlı tatlı bekliyor, içeri girip plağınızı alıyor ve performansı beklemeye başlıyorsunuz. Bunun bir diğer versiyonundaysa sanatçı albüm imzalıyor. Ayaküstü iki çift laf edilen bu ortamların da tadına doyum olmuyor.

Haberin Devamı

Camera Obscura ilan edilen saatte sahneye çıkıp performansına başlıyor. İnsan gerçekten bu kadar basit bir düzenle bu kadar mütevazı şartlarda nasıl albümle aynı sound’un tutturulduğunu anlayamıyor. Bu kadar temiz, bu kadar berrak bir sound nasıl mümkün olabilir? Bu bir sır olmalı.

“Look to the East, Look to the West”, İskoç grubun 2013’teki “Desire Lines”tan bu yana yayınladığı ilk stüdyo albümü. O tarihten bu yana önemli bir değişiklik yaşadılar. 2015’te keyboard’çu ve şarkıcı üyeleri Carey Lander’ı nadir bir kanser türü olan ilik kanseri sebebiyle kaybettiler ve bu travmayla boğuştular. Solist Tracyanne Campbell, Dany Coughlan ile gruptan ayrı bir albüme girişti. Ardından çocuk sahibi oldu. Grup, 2018’de bir araya gelip sessizliğini bozdu. Konserler verseler de yeni albüm, araya pandeminin de girmesiyle bu bahara kaldı.

Hikâye anlatıcısı

1996 yılında Campbell’ın, Gavin Dunbar ve John Henderson ile kurduğu grubun 2001’deki ilk albümü “Highest and Bluest Hi Fi”ın prodüktörlüğünü Belle & Sebastien vokali Stuart Murdoch yapmıştı. Ardından grup 2000’li yıllar boyunca akılda kalan melodiler, folk altyapılarla kendine has bir tarza sahip oldu. Bir bakıma Belle & Sebastien usulü indie hikâye anlatıcılığına girdi.

Haberin Devamı

“Look to the East, Look to the West”, Campbell’ın insanın ruhunu dinlendiren sakin vokali, elektrik, akustik gitar ve piyanonun hassas bir dengede durduğu grup sound’uyla hayatın içinden, insanı her yönüyle yalın bir şekilde ele alan hikâyeler anlatıyor. Carey Lander’a hak ettiği şekilde veda ederken bir yandan da hayatlarında yeni bir defter açıyorlar. Bunu yaparken belki de artık yaşlarının verdiği bir olgunluk ve kabul ediş ile yola devam ediyorlar. Şarkıları ve melodileri her zamankinden daha kolay, akılda kalıcı, hafif. Fakat elbette albümün ağırlaştığı yerler var. “Sugar Almond / Badem Şekeri” onlardan biri. Campbell’ın şarkısı ölen arkadaşına yazılmış: “Seni eleştirmeden duramazdım, Glasgow’un gökyüzü gibi gri, çok sevdiğim badem şekeri gözlerine bakar aklıma ne gelirse söylerdim...” diye başlayan ve arkadaşının kaybına dair duygularını yalın bir piyano eşliğinde anlatan en etkileyici şarkılardan biri. Duygusal iniş çıkışları, insanı kendine çeken melodileri ve Campbell’ın büyülü vokaliyle son günlerde karşınıza çıkacak en şahane albümlerden biri.

Haberin Devamı

Campbell sahnede son derece sakin, bir stand up sanatçısı gibi esprili ama bir o kadar da mütevazı. Albümden beş şarkı yanında “French Navy” gibi eski hit’leri de çaldıktan sonra şimdi kebap yiyeceğiz. Köşedeki dükkândan yemek söyledik, soğumalarını istemeyiz diyerek akşamüstü verecekleri ikinci konsere kadar izin istedi. Deli gibi alkışladık ve elimizde plaklar yağmurdan kaçarak aynı kebapçıya doğru yürüdük.