Vega’nın Türkiye’nin rock müziğinde kendine has bir yeri var. Klasik bir rock grubu değil, klasik bir pop grubu ya da indie / alternatif ekibi de değil. Elektronik ve rock etkisinde oldukları da doğru ama bunlar da değil doğru sıfatlar.
Vega, Deniz Özbey’in etkileyici vokali ve sözleriyle şekillenen, Tuğrul Akyüz’ün müzikal vizyonuyla ve el işçiliğiyle son halini alan bir müzik ekolü. Ve memlekette türünün tek örneği olabilir. Tabii bu satırları okuyup değerlendirmek için 1999’a ışınlanıp “Tamam Sustum”u dinlemeniz lazım önce. Ben dün gibi hatırlıyorum. Ortalık Türk tipi rock gruplarından geçilmezken Vega’nın klibi geldiğinde “Vaay kim bunlar?” dedirtmişlerdi. Bu genç ve asi albümün ardından gelen iki albümde ruhtan ve esastan bir şey kaybetmedi Vega. Aksine sözlerle kendilerini zaman içinde daha iyi ifade ettiler. Şimdi yeni albümü dinledikçe eski albümleri de dinlemiş gibi olmamızın nedeni belki de budur.
Albümün en demli yeri
Kitabın son sayfasını okumak gibi olsa da sondan başlayayım. “Ve Tekrar”da üstüste kaydedilmiş vokaller şarkıya ihtiyacı olan törensel havayı vermiş. Bu şarkıyı etkileyici bir rock balad’ından fazlası haline getirmiş. Benim en sevdiklerimden biri oldu. Vega’nın bütün şarkılarına hakim olan aşk, hüzün ve kabullenme temalarının altını bir kere daha kalın bir kalemle çiziyor bu şarkı. Albümün en demli yeri sonu belki de.
“Delinin Yıldızı” yani albümle aynı adı taşıyan şarkı açılışta temel prensipleri koyuyor. Bu albüm 12 yıl önce yayınlanan son albüm “Hafif Müzik”in kaldığı yerden bayrağı devralıyor. Vega müziğinde pek bir şeyi değiştirmeye ihtiyaç duymamış. Çünkü hem eski hem yeni dinleyicileri hallerinden memnun. Bugün karı koca Deniz Özbey ve Tuğrul Akyüz’den ibaret Vega kimilerinin nostalji duygularıyla da bağlı olduğu bir grup. Bu hissi yaratan biraz da iki albüm arasına 12 yıl koymaları oldu. Bu süre boyunca Türkiye’de çok şey değişti. Çift çocuklarını büyüttü (albüm kapağında görüyorsunuz onu), bir süre sonra yeniden kendilerine ve müziğe daha fazla zaman ayırmaya karar verdi ve bildiğimiz kadarıyla 2012’den bu yana kendilerini bu albümü hazırlamaya adadı. Biz de büyüdük, daha olgun, daha yaşlı, belki daha tecrübeliyiz. Ama hislerimiz duygularımız aynı. Vega da bu yönümüze hitap ediyor .
“Arzuhal” dikkat çekici alaturka ritimlere sahip. Deniz Özbey’in kendine has vokalleri bu şarkıyı sıradanlıktan kurtarıyor. Tarkan alıp cover yapsa yapar.
Trendlerden uzak
“Sevgilim” grunge dönemlerini hatırlatıyor. Sound bakımından bugünün ekiplerinde pek karşılaşmadığımız türden. “Dertler İri Kıyım” yüksek enerjili, bol gitarlı bir rock şarkısı. Bütün Vega şarkılarında olduğu gibi chorus bölümleri hayli güçlü. “Dünyacım”ın altında kullanılan reggae, off beat vuruşlar albümün kendi ritmi içinde güzel bir kırılma. “Sonunu Söyleme Bana” çok güzel bir dans şarkısı. 2000’lerin ilk yarısını hatırlattı. Anlatacak hikayesi olan bir sürü yeni müzisyenin, sanatçının kendilerine bir yol aradığı hareketli dönemleri.
Sanırım Vega’nın yeni albümünün yayınlandığını duyan bir sürü insan son albüm “Hafif Müzik”i dinlerken, yani 2005’te neler yaptığını hatırladı. Bu insanları grubun az sayıda vereceği konserlerde görmek ilginç olacak. “Man-yak-lar”, başta bahsetme ihtiyacı duyduğum son şarkı “Ve Tekrar” ile tatlıyı sona bırakmışlar hissi uyandırdı.
Yılın ve muhtemelen önümüzdeki yılların en özel albümlerinden biriyle karşı karşıyayız. Trendlerden modalardan uzak, klasikleşmesi sürpriz olmayacak bir albüm.
Vega’nın dün başlayan (30 Eylül) ve 1 Aralık’a kadar devam edecek turnesi 9 şehri kapsıyor. Elini çabuk tutan bilet bulabilir .
(“Delinin Yıldızı” Vega, GRGDN)
Da Poet’in devam albümü
“Beat Tape 2”, beğeniyle takip ettiğimiz prodüktör ve DJ Da Poet’in ikinci albümüydü (ilki “Beat Tape”, 2013). Albüme girmeyen parçaları da bir şekilde paylaştı Da Poet ve “Beat Tape 2”nin B yüzü olarak değerlendirebileceğimiz “Beat Tape 2 Outtakes” EP’si dijital platformlara verildi. Tektosag bu albümleri plak olarak basmıştı. “Outtakes” de meraklısına plak olarak sunulursa şık olur ve alıcı bulur.
“Outtakes” dub, rap, caz beatleri üzerine yoğunlaşırken Anadolu’dan sesleri de araya şık bir şekilde katıyor. Bir ucu evrensel, diğeri yereli gösteren ibresiyle sound’ları analiz eden bir tür “kültürmetre” olsaydı, bu albümde ibre Anadolu etkisine rağmen kesinlikle evrenseli gösterirdi.
Ben sonbaharın geldiğini...
Leyleklerin gidişinden, Birkenstock’ların ortadan kalkmasından,
Alelacele dolaptan çıkarılmış montlara, yağmurluklara, ceketlere henüz uyum sağlayamamış hâlâ yazlık bedenlerden,
Lokantalarda balık ne var diye sorulduğunda, “levrek-çipura” diye kekelemekten kurtulan garsonun gururla “hamsi var sardalya var” demesinden,
Yıl sonuna yakın sökün eden albümlerden (en güzel albümler sene sonunu bekler),
Yeni sezonda kimler geliyor, nerde ne var sorularının sıklaşmasından ,
Filmekimi’nin başlamasından, anlıyorum genelde...