Bir şey, bir “yenilik”, bir toplumsal fenomen, bir “değişim”, basında yer almaya, haberleri yapılmaya, sağda solda yazılıp çizilmeye başladığında çoktan olup bitmiştir. Marjinal olan çoktan ana akım olmuş, “yeni” olan çoktan “geleneksel”e gelip dayanmıştır. Başlamıştır, gelişmiştir artık en yüksek noktasına gelmiştir, artık her yerde görülür olmaya başlamıştır, işte basında ancak o zaman yer alır haber olur. Bu saptamayı aklımızda tutalım, genişçe bir parantez açalım.
Hafta sonu Hürriyet’te bir Beyoğlu derlemesi vardı. Güzel bir çalışmaydı. Uzun uzun anlatarak tekrara düşmek yerine ilgimi çeken bölümüne değineyim. Kimi “ah eski Beyoğlu” diyor, kendi anılarını anlatıyor, kimi “zaten eskiden de berbattı” demeye getiriyor. İşte ben en çok bu ifadeye dikkat çekmek isterim. Anahtar orada. “Eskiden de berbattı”, aslında Beyoğlu’nun gerçek karakterinin izlerini bulduğumuz ifadedir. Beyoğlu berbattır çünkü herkese göre değildir. 1900’lerin başında lüks genelevleri ve kumarhaneleriyle ünlüydü.
O zaman da berbat diyorlardı. 50’lerde pavyonlar, 60’larda biraz daha Batı ektisinde pavyon kulüpler, 70’lerde arabesk mekanlar, 80’ler ve 90’larda rock barlarla hep “berbat” bir yerdi. Beyoğlu insanların nezih bir şekilde yemek yediği bir yer değildi sadece hiçbir zaman. Hep görünmeyen, karanlıkta kalan, konuşulmayan bir yanı vardı.
Bugün Beyoğlu’nun durumu haliyle, oradan bir dönem yolu geçmiş herkesi ilgilendiriyor, endişelendiriyor. Ben de dahil birçok yazar çizer, elinden geldiğince bu endişeleri dile getiriyor, uyarıyor, çözüm önerileri sunuyor. Ancak Beyoğlu biz bunları yazıp çiziyoruz diye değişmez. Yeniden canlanmaz. Yeniden küllerinden bu sebepten doğmaz. Planlı programlı hiçbir şey ne olursa olsun en iyi niyetli plan/uygulama dahi tepeden inme olduğu sürece (ki bu plan/uygulamanın doğasıdır) başarısız olmaya mahkumdur. Bizim, herkesin, artık eski Beyoğlu’nun canlandırmak, geri getirmek yerine yeni Beyoğlu’nun ortaya çıkmasına izin vermek için kenara çekilmemiz lazım. Plan bittiği anda gerçek hayat başlayacaktır. O hayat Beyoğlu’nu ya bitirir, ya da yeniden canlandırır. Bilemiyoruz. Yaşama ihtimali daha fazla çünkü bugüne kadar hep böyle olmuş.
Parantezi şöyle kapatmak isterim. Beyoğlu’nu “müşteri”ler değil gerçek insanlar yaşatacak ve o “gerçek” insanlar henüz ortalıkta yoklar. Ya da basında yer almadıklarından- henüz kadrajımızda değiller. Bir yerlerde bir şeyleri değiştiriyorlar ama bizim bundan en son haberimiz olacak. Çünkü gelişmelerden en son basının haberi olur.
Beyhude işler
Herhangi bir konuda son derece haklı olarak “yapmayın etmeyin, kıymayın” diye yazılar yazıp mantığa vicdana, akla seslenmek.
Her yaz köprünün birkaç şeridini kapayarak “çalışma” yapmak.
Türkiye’de endüstriyel futbol ile ilgili her şey.
Köpeğinizin, sırf kendisine “Hayır Maya, Maya hayır!” “Matilda hayır dedim” şeklinde habire bağırıyorsunuz diye sizi dinleyeceğini ummak.
Aynı yüzler, aynı laflar, aynı tepkilerle hareket edip hayattan farklı bir sonuç beklemek.
Her şeyin en bayatını ve kalitesizini sunan, aradığın hiçbir şeyi bulamadığın mahalle bakkalının kapitalizme karşı onurlu bir duruş sergilediğine kendini inandırmak.
Sıcaklarda “çok sıcak” şeklinde muhabbet açıp konu üzerinde ‘hararetle’ konuşmak.