Bu hafta dinlediğim en iyi şarkı, Arctic Monkeys’den geldi. Adı “There’d Better Be A Mirrorball”. Geçen haftalarda Türkiye’de üç yıl aradan sonra verdikleri ilk konserin coşkusu devam ederken yeni şarkılar da bir bir düşüyor. 30 Ağustos’ta yayınlanan şarkı slow, sessiz sakin, romantik. Aldığım duyumlara göre sakin bir albüm bekliyor bizi. Ve bu da albümün genelini yansıtan iyi bir örnek. Ama tabii her türlü sürprize de açık tutuyorum kendimi.
“The Car” grubun yedinci stüdyo albümü, içinde 10 yeni şarkı var. Söz ve müzik Alex Turner. Prodüksiyon James Ford. Butley Priory (Suffolk), La Frette (Paris) ve RAK Studios’da (Londra) kayıtlar tamamlanmış. 21 Ekim’de yayınlanacak albümün plak versiyonunu şimdiden Domino web sitesinden sipariş edebiliyoruz.
Arctic Monkeys bir YouTube alametifarikası olarak adını ve sesini duyurduğunda 2005’ti. 2002’de Sheffield’de kuruldular ve internet üzerinde popüler olan ekiplere yol açtılar. Kayıtları o kadar popüler oldu ki albüme karar verdiler ve 2006’da “Whatever People Say I Am, I Am Not” yayınlandı.
The Strokes ve benzeri gruplar gibi klasik rock revival gruplarına çok benzemiyorlardı. Bol gitarlı, davullu dur kalklı enerjik müzikleriyle ve Alex Turner’ın şiir okuma şarkı söyleme karışımı vokaliyle büyük başarı yakaldılar. Kendi kuşaklarının klasikleri arasına 2013’teki “AM” ile girdiklerini söyleyebilirim. Buradaki şarkıların neredeyse tamamı, başta “Do I Wanna Know” hem klasikleşti hem de grubun adım adım devam eden gelişiminde bir üst düzeyi temsil etti.
2017’deki “Tranquillity Base Hotel & Casino” grubun konsept albüm anlayışıyla yoluna devam ettiğinin açık örneğidir. O tarihten bu yana beş yıl boyunca Arctic Monkeys sakindi, sessizdi, bu albüme hazırlanıyorlardı.
2000’lerde neredeyse her yıl bir albüm yapmışlardı. Sonra albüm araları açılmaya başladı. İKi albüm arasında üç yıl olması normaldi. “The Car” ise bir öncekinden beş yıl sonra gün ışığına çıkacak.
Arctic Monkeys internette tanındı ve internetin kolay ile hızlı dağıtım imkânlarından faydalandı. Ama sonrasında klasik bir rock ekibine dönüştü. Her hafta internete bir şarkı koyan, stream platformlarında performans göstermeye yönelik, devamlı düetler yapan bir ekip de olmadılar. Sessiz kalıp kendilerine odaklandılar. Yaşadığımız çağda iki haftada bir yeni şarkı yayınlamayan sanatçı inzivaya çekilmiş sayılıyor. Monkeys’in yaptığı yani beş yıl beklemek sıra dışı bir davanış. Arctic Monkeys’i de müziğini de bu açıdan değerlendirmek lazım. Büyük saygı duyuyorum doğrusu.
Yeniler
Feride Hilal Akın - “Soygun”: Ne zamandır tür deniyor, tarz deniyor Feride Hilal Akın. Anladığımız kadarıyla denemelere devam.
Mabel Matiz - “Fan”: Mabel Matiz “Karakol”un başarısının ardından “Fan” ile bu hafta dinleyicisinin karşısına çıktı.
Zeynep Bastık, Kozmos - “Savaştım Harbiden”: Zeynep Bastık’ın hip hop alemiyle yakın ilişkileri devam ediyor. Bu hafta iki İzmirli sanatçı düet yaptı. Sonuç başarılı.
Vera - “Sıradan Yaralar”: Vera’nın olması gerektiği gibi rock sound’uyla kendini gösteren yeni şarkısına bir kulak verelim.
Adeline - “Red to Violet”: Uzun zamandır yükselmesini sabırla beklediğim funk ve soul vokali Adeline’in yeni şarkısı. Takip.
Komik olmayan şarkılar yazmanın zorluğu
“Flight of the Conchords”u hatırlayan var mı? İkiliden Bret McKenzie geçenlerde yeni bir albüm yaptı. Adı “Songs Without Jokes”. Flight of the Conchords 1998’de Wellington’da ortaya çıkmış 2006’ya kadar müzikli bir komedi show’u olarak radyoda devam etmişti. İkili (Jemaine Clement ve Bret McKenzie) 2007’de HBO ile anlaşınca bir anda bütün dünyada tanıdığı bir dizi hâline gelmişti. Yıllar sonra McKenzie, Guardian’a verdiği röportajda komik olmamaya çalışmanın kendisini zorladığını söyledi. Albümün adının da “şakasız şarkılar” olması bundan. McKenzie başarılı bir besteci olarak yıllar için The Simpsons ve The Muppets da dahil büyük yapımlara besteler yaptı. Biri Flight of The Conhords, diğeri solo iki kez en iyi komedi albümü Grammy’si kazandı. Şimdi komedi olmayan kendi şarkılarıyla dinleyiciye ulaşmaya çalışıyor. Kendi ifadesiyle zorlamış, ama başarmış galiba.