Geçen 20 Nisan, “Record Store Day” olarak bilinen Dünya Plak Dükkânları Günü’ydü. Dünyanın her yerinde özellikle bağımsız müzik mağazaları bu özel gün için aylar öncesinden hazırlanmaya başlıyor. Şirketler özel plaklar basıyor, sanatçılar albüm tanıtımlarını, yayın tarihlerini bu tarihlere denk getiriyor. Pek çok büyük isim sınırlı sayıda plağa basılan single’lar, demo ya da canlı kayıtlar yayınlıyor. Sizin anlayacağınız, her nisan (ve her kasım) müzik camiasının üzerine titrediği bu özel gün, müzik sektörünü canlandırıyor
2007’den bu yana düzenlenen Record Store Day’in amacı aslında ayakta durmakta zorlanan bağımsız müzik mağazalarını desteklemek. Büyük sermayenin dışında kalan müzik esnafını korumak. Ancak bugün bütün sektör topyekûn işin içinde. Türkiye’de 1970’li yıllarda her köşe başında bulunan müzik mağazaları, korsan müzik ve ardından stream platfromlarının etkisiyle yok olmuştu. Son 10-15 yıldır
Dua Lipa, yeni albümü “Radical Optimism”in yayınlanmasından aylar önce verdiği bir röportajda Massive Attack ve Primal Scream etkisinde bir albüm yaptıklarından söz etmişti. Bir pop süperstarı için çok iddialı ve ilgi çekici sözlerdi. Ana akımı fethetmiş onun gibi isimlerin bu tip alternatif referansları vermesi çok alıştığımız bir şey değil. Öte yandan aynı röportajda Dua Lipa, Blur ve Oasis’in hayatı umursamayan tavrını da kendine örnek aldığını anlatmıştı. Alın size bir başka alternatif referans.
Bu referansların alternatif müzik ustalarına işaret etmek dışında başka bir ortak özelliği daha var; ‘90’ların Brit kültürünün yapı taşları olmak.
Dua Lipa, Arnavutluk’tan göçmüş orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğü Londra’da çok çalışarak kavuştuğu haklı başarısını, bu ülkenin geçmişteki kültürel referanslarını kendine temel alarak taçlandırıyor. Bir bakıma zirvesinde olduğu sahnenin kurucularına teşekkür ediyor. Kendinden
Son beş yıl boyunca müzik endüstrisinde bir TikTok rüzgârı esti. Yeni müzikler TikTok’ta viral oldu ve oradan dünyaya dağıldı. Eski katalog şarkıları TikTok’ta bir videonun arkasında kendilerine hayat bulduklarında yeni kuşakların kadrajına girebildi. Genç kuşaklara ulaşmanın yolu TikTok’tan geçti. TikTok ayrıca müzik platformlarını kullanmayan kitleye ulaşmanın da bir yolu oldu. Bu anlamda müzik ve dinleyici arasında alternatif bir kanal açtı. Dijital servis sağlayıcıların alan hâkimiyetini sarstı. Kuralları kendi planları doğrultusunda belirlemeye hazırlanan sektör aktörlerinin işini bozdu. Odağında müzik olmayan bir platform olarak müziğin kaderini etkilemeye başladı.
Ancak her şey çok hızlı olup bitti. TikTok etkili ama etkisi çok kısa. Bu tempoya uymaya çalışmak bir müzisyen olarak hiç kolay değil. Viral de olsanız kalıcı bir sonuç elde etmeniz neredeyse imkânsız. Peki, müzik bu temponun peşinde daha ne kadar koşabilir?
Bu soruya yanıt, bir süredir müzik sektörü profesyonelleri nezdinde
Pearl Jam’in efsane albümü “Ten”, X kuşağına sunulmuş ve yıllar içinde klasik olmuştu. Bundan 33 yıl sonra gelen “Dark Matter” yeni kuşaklara sunulan bir diğer olası klasik
Pearl Jam kurulalı 34 yıl oldu. Efsane albümleri “Ten” çıkalı 33. O zamandan bu zamana pop değişti, rap bütün popüler kaleleri ele geçirdi, indie müzik atılım yaptı, dünya ritimleri reggaeton ve amapiano listeleri altüst etti, Güney Kore’den gelen K-Pop grupları Batı pazarlarında The Beatles’ın satış rekorlarını kırdı. CD yok oldu geri geldi, plak yok oldu geri geldi, gruplar yok oldular sonra yeniden birleşerek geri geldiler. Müzik önce korsan indirildi, sonra stream platformları çıktı, stream platformları dağıtımı ve geliri ele geçirdi, kendini dayattı.
Pearl Jam’in doğrucu, tavırlı, dertli müziğinin üzerinden çok zaman geçti, köprünün altından çok sular aktı. Ama grup hâlâ ayakta. Arenalar, statlar doluyor. Her kuşakta karşılığı var. Bira ve ter kokan Seattle kulüplerinde boğaz tokluğuna
Londra’nın merkezindeki Trafalgar Meydanı şu ara bu meydana bakan The National Gallery’yi ziyaret etmek isteyenlerin akınına uğramış durumda. Normalde zaten çok turistik bir yer ve ücretsiz bir resim ve heykel müzesi olan The National Gallery’yi ziyarete gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler bu alanı dolduruyor. Ancak bu defa durum farklı. Sergiye giriş kuyruğu meydanı aşıp caddeye kadar uzanıyor. Nedeni içerideki Caravaggio sergisi. Aslında sergi toplam iki resimden oluşuyor. Birincisi galerinin elindeki “Vaftizci Yahya’nın Başı ve Salome” adlı tablo. 1609 yılına ait bu eser, Caravaggio’nun son iki tablosundan biri. Diğeri, 20 yıl sonra ilk kez bulunduğu Napoli’den taşınarak Londra’ya getirilen 1610 tarihli “Azize Ursula’nın Şehitliği”. Bu iki resim yan yana asıldı, sunumun adına da “Son Caravaggio” denildi. Açıkçası bu kadar ilgiyi kimse beklemiyordu. Caravaggio hem karanlık hayat hikâyesi, hem de resimlerindeki ışık kullanımı ve gölge - aydınlık tekniğiyle (chiaraoscuro) bilinen özel bir sanatçı. Bir sanatseverin eserlerini nerede
Burak Güven heyecanlı. “Bu kadar yıl sonra benim tecrübeli biri olarak sakin olmam gerekir ama bu başka bir şeymiş” diyor, Moda’daki Kolektif House’un Marmara Denizi’ne bakan terasında küçük bir kalabalığa konuşurken. mor ve ötesi’nin basçısı, yılların müzisyeni Burak Güven’in Muganni adı altında yayınladığı “18” adlı albümünün lansman gecesine bir grup müzik gazetecisi, müzisyenler, eski dostlar ve aile davet edilmiş. mor ve ötesi üyeleri destek için orada. Harun Tekin bir ev sahibi gibi herkesle ilgileniyor. Albümde yer alan müzisyenlerden Koray Candemir’i, Özge Fışkın’ı görüyorum. mor ve ötesi gitaristi, grup arkadaşı Kerem Özyeğen albüme gitar çalarak destek veren isimler arasında. Burak teşekkürlerini sıralarken emeği geçenleri tek isim unutmadan sayıyor ve inanın bu uzun bir liste. Yoğun ve sıkışık bir takvime uyup kayıtlara geldikleri için herkese teşekkür ediyor.
20 yıllık fikir
Muganni, şarkıcı anlamına geliyor. Şarkı söyleyen kimse.
Amy Winehouse’un hikâyesi popüler müzik tarihinin en dramatik hikâyelerinden biri. Kuzey Londra’nın orta direk mahallesi Southgate’ten, Camden’ın alternatif alemine, oradan dünyayı ele geçirmeye uzanan bir hikâye. İçinde aşk, tutku, saplantı, alkol, muhtelif kimyasallar, bolca kırık kalp olan, sonu ölümle biten bu hikâyeyi en iyi yazar ekibi sıfırdan yaratsa bu kadar güçlü kurgulayamazdı. Her zaman söylendiği gibi gerçek kurgudan çok daha ilginç. Ve gerçek bu kadar ilginç ve çok katmanlı olduğunda hikayesini anlatmak da güçleşiyor.
Winehouse, kuzey ve kuzey batı Londra’ya çokça hâkim orta direk Yahudi ailelerden birinde dünyaya gelip büyüyor. Film, bu çevreyi estetik açıdan çok iyi anlatmış. Doğup büyüdüğü semt, ev, evin dekorasyonu, sokaklar, otobüsler, Amy’nin idolü eski bir caz şarkıcı olan babaannesi Cynthia’nın cenaze töreninin yapıldığı Golders Green’deki Hoop Lane Mezarlığı’na kadar her şey
Bu hafta öne çıkanlar arasında elektronik, indie ve caz âlemlerinden birer albüm var.
Mount Kimbie – “Sunset Violent”
Mount Kimbie yeni albümünde bir evrim geçirmiş. Sanki 2010’lar boyunca daldıkları elektronik müziğin derin sularından yüzeye çıkıp ‘90’ların shoegaze rock’ına demir atmış gibiler. Rock gruplarının elektronikleştiğini çok gördük ama elektronik gruplarının rock’laştığına da tanık oluyoruz. Hip hop’ın kendini neredeyse tamamen popa eklemlemesiyle alternatif müzik bu iki uç arasında yaşanıyor bu günlerde. Elektronik ve rock arasındaki sonsuz yelpazede.
Londra çıkışlı elektronik müzik ikilisi Mount Kimbie (Dom Maker ve Kai Campos) bunun farkında olmalı. Önceden hip hop, R&B üzerine yoğunlaşıyorlardı. İlk günden beri sokaklardan hip hop’ı alıp stüdyolarındaki cihazlarda evirip çevirip sesler ve beat’lerle oynayıp müzik ürettiklerini ve harika işler çıkardıklarını biliyoruz (“Crooks & Lovers”, 2010). Şimdi durum biraz farklı.