Geçen yıl bu zamanlar, barut kokuyordu vakitler...
Vakitler ki bir güle hasret aşkın türküsüydü.
Ve bu sis, bu duman kurda yarıyordu.
***
İşte, o bir kurşun belki bin yıllık uykudan uyandırdı bizi.
İnlerinden çıkmasaydılar, geleceğimiz zifiri bir karanlığa gebeydi.
Ve çocuklarımız bilinmeyen bir tünelden esarete doğru giden belki de bin yıl daha bir yolu yürüyecekti...
***
Hain bir akşamın ardından bir yıl geçti...
Bu ülke bin yıldan beri içindeki yılanlara yenik düşüyordu.
Yeni bir defter ve yeni bir sayfa açılmıştır artık bu topraklarda.
Ve belki de ilk defa halk sokaklara çıktı, “Yeter artık” diyerek kendi destanını bir daha yazdı.
Bu destanın adı; Köprübaşı’dır...
*
60, 71, 80 darbelerine beklenen, ağır tepkiyi veremedi.
Devlet, sanatçıyı, bestekarı ve söz yazarını korumak için Fikri ve Sınai Hakları kanunu çıkartmış...
MESAM’a üye olanlar da bu haklarının takibi için yetki vermiş.
Ceza davası açılması için ise ayrıca bir yetki vermesi lazım.
MESAM, ülkemizde yayın yapan televizyon ve radyo gibi medya kuruluşlarıyla bir araya geliyor ve telif sözleşmesi imzalıyor.
Yayın kuruluşları yayınladıkları her eserle ilgili form dolduruyor...
Ve sonra telifini MESAM’a ödüyor!
*
Pazar günkü yazımızda Orhan Gencebay’ın başkanı olduğu MESAM ile ilgili klasikleşen kendi şarkısıyla “Batsın bu dünya” diyerek bir isyanın perde arkasını yazmıştık.
MESAM’ın telif hakları yasasındaki bazı maddeleri istismar eden kuruluşun avukatlarının kendi menfaatine göre medyaya ve yöneticilerine nasıl operasyon ve itibar zedeleyici işler yaptıklarını anlatmıştık...
Ve yaşadıklarımızdan yola çıkarak...
*
Demiştik ki televizyon ve radyo kanallarıyla telif sözleşmesi yapmaya yanaşmayan veya anlaşamayan MESAM, noter kanalıyla başlıyor suç tespitleri yapmaya...
Yani, yasal avlanmaya çıkıyor!
Telifi ödenmeyen şarkı, türkü veya bir cıngıl müziği yayınlayan televizyon, radyoları tesbit eden MESAM avukatları başlıyor suç duyurusunda bulunmaya...
Bu ülkede bir telif yasası var...
Bir de bu yasaya dayanarak sanatçıların telif haklarını takip eden kuruluşlar var...
Biri de MESAM...
Başkanı ise dostumuz Orhan Gencebay...
Yaşanan zulmü Orhan ağabeyin de bilmesi lazım...
Batsın Bu Dünya şarkısını isyan edercesine söyleme sırası bizde.
Ve yine değerli ağabeyimiz Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Nabi Avcı hocamızında yıllar önce çıkartılan yasanın zulüm tarafını bilmesi gerekiyor.
Londra’ daydık...
Olağanüstü bir güvenlik zinciri vardı.
Köprülerin kaldırımlarına araçlarla bir saldırı olmasın diye bariyerler konulmuştu.
Adeta, diken üstünde bir hayat yaşadıklarını görüyorduk.
Daha da ötesi gizli güvenlik yani istihbaratın da varlığını hemen her yerde görebiliyorduk.
Kalabalığın olduğu her yerde devlet otoritesinin varlığı belli oluyordu ama kimseyi tedirgin etmemeye de özen gösteriyorlardı.
***
Pakistanlı, Afganistanlı, İranlı, Iraklı, Filistinli, Katarlı, Arabistanlı, Yemenli ve Türklerin varlığı kentin hemen her yerinde vardı.
On gün boyunca Londra ve Paris gezisinin ardından İstanbul’a dönünce kendimizi okyanus kadar büyük bir akvaryumun içine giren balıklar gibi hissediyoruz.
Ve eve dönüşler güzeldir...
Lakin, gittikçe kalabalıklaşan bir şehirde yaşamak da artık bir işkence...
Yıllar önce idi...
Ankara’daki bürokrat dostlarımızla sohbet ederken emekli olduklarında bir an önce kenti terk etmenin hesabını yaptıklarına şahit oldukça insanın yaşadığı kentten nefret edercesine kaçmak işleyişine anlam vermekte zorlanıyorduk.
O dostları şimdi anlayabiliyoruz.
Ve İstanbul’da yaşayanlar da artık kaçıyor...
Bodrum, Foça, Kuşadası, Fethiye, Göcek, Selçuk, Seferihisar, Çeşme, Alaçatı ve Marmaris gibi yerlere kaçıyorlar...
ABD ‘dar alan’da yani Ortadoğu’da başlattığı abluka siyasetini ‘geniş alan’a taşımaya başlıyor...
Arap dünyasını ablukaya alarak Sünni NATO’dan bahsetmesi...
Trump’ın 385 milyar dolarlık diplomatik rüşvetle evine dönüşü...
Katar’a karşı başlatılan tecritin düğmesine basmasıyla İran ve Türkiye’yi dizginlemeyi hayal etmesi...
PKK’lılara silah dağıtarak Suriye’yi dizayn etmek isteyişi...
Rusya ile dünyanın kaynaklarını paylaşmayı reddederek menfaat çatışmasına geri dönüş yani ‘Soğuk savaş günlerine mi dönüyoruz?’un sinyalleri...
Ve İngiltere ile AB ülkelerini rantın paylaşıldığı masadan kaldırabilmek için örtülü savaş....