Birileri ülkenin son yüz yılındaki dönemeçlerini oturup yazsa nelerden geçip geldiğimiz daha iyi anlaşılacak...
Yalnız, gizli arşivleri paylaşmak şartıyla...
***
Edebiyatçılar, gazeteci, yazarlar ve akademisyenler oturup kimlerin hangi ihanetlere imza attığını yazmadan nereden nereye geldiğimiz anlaşılmayacak...
Yüz yıllık yalnızlığımız ortaya çıkmayacak.
Üniversiteler konserlerle piar yapıp duracaklarına, yüz yıllık ihanetlerin araştırmalarını yaptırmalı yüksek lisans öğrencilerine...
Ya da düşünce kuruluşları ve araştırma kuruluşları...
Yoksa herkes kendince bir Batı ve Amerika tutturmuş ama perdenin arkasında ne olup bittiğini bilen yok...
Budapeşte’deydik...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte gittiğimiz Budapeşte’de restore edilen Gül Baba Türbesi’nin açılışına katıldık...
Rivayet edilir ki sarığına gül takarak dolaştığı için Gül Baba diye bilinirmiş.
Anadolu’dan gitmiş ve Budapeşte’de oldukça faydalı hizmetler yapmış, halk tarafından da çok sevilmiş...
Ve yaklaşık on yıl yaşadıktan sonra Kanuni’nin ordusu şehrin kapılarına dayanmış...
Halk kendi arasında demiş ki:
- Bu gelen ordu Gül Baba’nın devleti ise niye direnelim ki? Adil bir yönetime kavuşalım...
Ankara’dayız...
Hemen her köşe başında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak konuşuluyor...
Ve hemen herkes bize McKinsey’i soruyor.
McKinsey sonuçta uluslararası bir danışmanlık şirketidir... İngiltere dahi AB’den çıkış yani Brexit sürecinde McKinsey’in kapısını çalıp anlaştı...
Şirket, yeni gümrük ortaklıkları modelinin ticari fizibilitesi konusunda danışmanlık hizmeti verdi...
İngiliz yapınca devlet bilimsel çalışıyor denilirken, Türkiye yapınca bunu ihanet diye adlandırmak ihanetin asıl ta kendisidir.
Çifte standardın zirvelerinde geziniyoruz hâlâ...
***
Çıkar amaçlı dış politikaların uzağında bir yerlerdeyiz ama başkalarının da uzaklardan gelip sınırlarımızın yanı başında politikanın da ötesinde savaş naraları atmasına da sessiz kalamayız.
Çıkar ilişkileriyle ülkeler medeniyetini geliştiremez.
İnsan odaklı olmayan her ilişki politikası iflasa ve hüsrana mahkûmdur.
Yıllarca Afrikalıların içinde bulunduğu kötü şartları bize göstererek bizleri uzak tutan Batılılar için Afrika meğerse safariden ibaret değilmiş...
Müstemlekeleriyle ayakta duran Batılı efendilerin stratejisi fakirlerden alıp zenginlere dağıtan bir anlayış.
Batılı için Afrika safari değil, elmas ve altın imiş...
***
Bize ise aslanları, kaplanları göstererek Afrika’nın korkunçluğunu anlatıyor, kendileri ise altın ve elmas topluyormuş.
Dünyadaki yoksul ülkeleri uçurumların kenarında gezdirmeye alışanlar bıkıp usanmadı bu oyunu oynamaktan.
Kaç milyon insanın hayatı savaşlarda mum gibi eriyip gitti, bilemiyoruz...
Ve bir gün o toprağın altındaki karanlığa gireceklerini bu oyunu oynayanlar da unutuyor.
İslam coğrafyasında terörize ettikleri tüm illegal örgütlere dağıttıkları silahlarla savaşların fitilini ateşleyen ve İslam’ı terörden ibaretmiş gibi gösteren küresel güçlere bir kez daha diyebiliyoruz ki:
Mükemmel olan İslam’dır...
Müslümanlar değil!
***
Ve hele de yoldan çıkmış, sapıtmış, delirmiş, elini kana bulamış, vahşeti ve tetikçiliği kendilerine parola yapmış kara cahiller hiç değil...
Ve New York, Berlin, Köln seyahatimizin ardından Ankara’dayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gittiğimiz ziyaretlerin perde arkasına dair yazacaklarımızı tek cümleyle özetlersek, diyebiliriz ki oyun değiştiriciler, oyun kurucular kendi aralarında güç kompozisyonlarını yazmış bile.
Kısacası, herkesin rolü açıkça belli.
O kadar çok bilinmeyenli denklemler arasında dolaşıyoruz ki kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değil gibi gözükse de aslında belirsiz değil.
Türkiye’yi yalnızlaştırma senaryosunu yazan küresel efendiler ekonomik koşulların finansal oyunlarıyla siyasi iktidarı köşeye sıkıştırmak istiyor.
Terör örgütlerinin zirvelerinde dolaşan PKK ve FETÖ gibi illegal örgütlere dair açık gerçeklerde dahi uzlaşamadığımız Amerika ve Batı ile kıyamete kadar anlaşacağımızı da sanmıyoruz.
***
Çin, dünyanın en büyük üretim üssü.
Ve Köln’deyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gittiğimiz New York, Berlin ve ardından Köln’deki ziyaretlerinin perde arkası notlarından yola çıkarak durumu özetlersek, kırılganlığın uzlaşma noktasına getirildiğini belirtebiliriz...
Elbette, 15 Temmuz darbe girişiminden bugüne kadar ABD ve AB ülkelerinde FETÖ, PKK gibi terör örgütlerine karşı gösterdikleri tavırsızlıklar ve yaşadıklarımız bizleri olağanüstü kırılgan yapmıştır.
Türkiye sonuna kadar haklıdır...
Kışkırtıcı, yığınla cevapsız soru aklımızdan geçip gidiyor...
***
Yıllardan beri iyi biliyoruz ki Türkiye aleyhine ne kadar terör örgütü varsa hepsine kucak açan, organize ve finanse eden bu devletler içimizdeki tüm farklılıklarımızdan bir çatışma örgütü çıkartmayı başarmıştır...
PKK’yı Rusların KGB’si kurup Suriye’ye ihale ederek örgütü kontrol etmiş ve yönetmiştir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PYD-YPG’nin Mümbiç’ten 90 gün içinde çekilmesi için ABD’nin verdiği sözü tutmadığını söyledi. Erdoğan, Fırat’ın doğusunda Rusya ile hareket edilip edilmeyeceği konusunda ise, “Henüz öyle bir durum yok ama olmaz diye bir şey de yok” dedi.
NEW YORK
Fırat’ın doğusuna da operasyon sinyali veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD’nin Mümbiç’te yol haritasına kesinlikle uymadığını vurgulayarak, “Bundan sonraki süreçte ne gibi gelişme olur göreceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı, ‘Fırat’ın doğusunda Rusya ile birlikte hareket etme’ olasılığıyla ilgili soruya da “Henüz öyle bir durum yok. Ama olmaz diye bir şey de yok. Bundan sonraki süreç nasıl gelişir zamana bırakmakta fayda var” karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu New York’ta temaslarının dördüncü gününde beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı bu yılki teması BM’yi tüm insanlarla ilgili kılmak, barışçıl eşitlikleri ve sürdürülebilir toplumlar için küresel liderlik ve ortak sorumluluklar olarak belirlenen genel kurulda yaptığı konuşmayı, ABD ile ilişkileri ve yerel seçim sürecini şöyle değerlendirdi:
“Genel