Geçtiğimiz hafta Karşıyakalı taraftarlar Adıyaman maçında tribünleri doldurmak için harekete geçti. Deplasmanda Yeni Orduspor’u 2-1 mağlup eden son 4 haftada 8 puan toplayarak 11. sıraya kadar yükselen Karşıyaka’da taraftarlar seferberlik başlattı. Karşıyakalılar, “Birlikte düştük, birlikte kalkacağız! Pazar günü Atatürk’ü dolduracağız” sloganıyla tribündeki yerlerini alıp adeta gövde gösterisi yaptı. Karşıyaka’nın duyarlı taraftarları koca bir kulübün yok olmaması için adeta kenetlendi. O gün geldi çattı. Atatürk Stadı bayram yeri gibiydi. Tribünler yeşil kırmızı semtinin takımlarına sahip çıkan aslan yüreklerle doluydu. Bu güçlü taraftarının desteğiyle Karşıyaka 0-1 geriye düştüğü karşılaşmayı 2-1 kazanarak son 5 haftadaki 11. puanını alıp ligde 20 puanla 11. sıraya kadar yükseldi. Bu başarıda elbette güçlü, şeffaf ve kulübün başına geldiği günden itibaren hiç kimseden maddi destek almayan Turgay Büyükkarcı ve yönetiminin, 8 maçta 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet ile Mesut Toros’un payı var. Ancak bu başarılı sonuçlarda her türlü zorluklara rağmen sahaya çıkıp aslanlar gibi mücadele eden gençleri de unutmamak lazım.
Hepsini ayrı ayrı kutluyorum...
Karşıyaka marka değeri
Aslında Türk futbolunun en önemli motifi Karşıyaka’dır.
Karşıyaka Spor Kulübü’nün içinde bulunduğu durum hepimizin malumu. Bugün kulübün borç batağında olması, zenginlerden destek istemesi, geçmişte kulübün başına geçen beceriksiz yönetimlerin eseridir. Karşıyaka sadece Karşıyakalı için değil, burada yaşayan ve geçmişi olan her insan için değerlidir. Her semti öne çıkaran değerleri vardır. Karşıyaka’nın değerine değer katanların başında Karşıyaka Spor Kulübü gelmiştir hep. Karşıyakalılar, Karşıyakalılık bilinci içinde yıllardır feryat ediyor. Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz diyorlar; savaşıyor, direniyorlar! Seslerini duyan var mı?
***
Karşıyaka’nın bugünkü duruma gelmesinde, savurganlığın da önemli rolü var. Ancak Karşıyaka’nın evlatları, aslan yürekleri; yılmadan, kimseye aldırış etmeden, genç yaşlarına rağmen çıkıp sahada aslanlar gibi mücadelelerini veriyor. Kulübün armasını taşıyan bu gençler, yeteneklerini ispatladı. Taraftarlar ve oyuncular, sadece kazanma endeksli bir futbol ikliminde, dünyada eşine rastlanmayacak bir hikâye yazıyorlar. Kazanmak için her yolun mubah sayıldığı, suçlunun hep başkaları olduğu, başarı olmayınca tribünlerin de boş kaldığı bir futbol ülkesinde,
İzmir Gazeteciler Cemiyeti, kentteki basın kuruluşları arasında dayanışmayı artırmak ve basın emekçilerini bir araya getirmek amacıyla Büyükşehir’in katkılarıyla bir basın ligi düzenledi. Adını da “İGC 2018 Basın Ligi Şevket Özçelik Sezonu” olarak belirledi. Maçlar 5 Kasım’da start aldı. Başlama vuruşunu İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen yaptı. Turnuva başlamadan önce Dikmen yaptığı konuşmada “Cemiyetimiz arşivlerinde rastladım. Geçmiş yıllarda Ege’nin karşı kıyılarından insanlarla turnuvalar düzenlermiş Gazeteciler Cemiyeti. Keşke benzerini biz de yapabilsek diye söylerdim, şimdi bunu gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Gazeteciler olarak morale en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde sorunlardan biraz uzaklaşacağımız, birlikte bir şeyler üreteceğimiz, moralimizi yükseltecek bir etkinlik. Coşkulu, dürüst ve centilmence geçen bir turnuva olsun” dedi.
Ne güzel söyledi. Günümüzde nereye giderseniz gidin gazetecilik artık güçlükle yapılabilen bir meslek haline geldi. Hele hele bizim coğrafyada gazeteci iseniz daha bir zor zanaat gazeteci olmak! Yazınızı günün çok erken bir saatinde de yazabilirsiniz, gecenin ortasında da yazabilirsiniz.
Biz halen
Pek çok kişinin hayatında önemli bir yere sahip olan futbol, Türkiye’de hem ekonominin hem de psikolojinin merkezinde. Böylesine ilgi odağı olduğu için de büyük bir maddi kaynak bu alana aktarılıyor. Ancak maalesef futbol kültürümüz bütün bu ilgi ve sağlanan imkanların hala çok gerisinde. Buna en son örnek de Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yaşanan olaylar oldu.
Altınordu’nun varoluş felsefesi olan “İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu” yetiştirmenin önemi bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor.
***
Türk futbolunun öncelikli ve en önemli sorunu antrenörlerdir. İçlerinde birçoğu iyi niyetli olmasına rağmen futbolla ilgileri bir zamanlar “top oynamış” olmaktan öteye gitmeyen bu kişilerin, gençlerin potansiyelini ortaya çıkarmaları düşünülemez. Çünkü futbol, Altınordu örneğinde olduğu gibi, gençlere ve kulüplerin geleceğine değil, toplumsal başarıdan öte kişisel başarılara endekslidir. Maalesef kulüplerimizin çoğu da onlara sabır göstermez. Hemen başarı isterler. Ancak onların da sadece yapılan ve yapılabilecek transferlere değil, korkusuzca gençleri kazanma yolunda adım atacak ortama gereksinimi vardır. Yıllardır pro lisansı olup yedek kulübesinden çıkamayan teknik
Bir zamanlar en üst lig olan Süper Lig’de üç İstanbul takımına ve Trabzonspor’a kök söktüren, 1923’te çıktığı Ankara yolculuğu ile Türkiye’de ilk defa deplasmana çıkan takım olma unvanını kazanan, ilk defa Türkiye’den UEFA kupasına katılan, 1967 yılında Türkiye Kupası’nı ilk defa Anadolu’ya taşıyan, bünyesinden 1923’te Altınordu, 1925’te Göztepe olmak üzere iki kulüp daha çıkaran Altay, pek çok bakımdan ilklerin takımı.
***
Evet zor yıllar geçirdi 104 yıllık çınar. Bir dönem Süper Lig’in flaş takımlarından biri olmasına rağmen taraftarından ve halktan uzaklaşan Altay, artık küllerinden doğdu ve eskisinden daha güçlü. Tabii burada genç Başkan Özgür Ekmekçioğlu’nun emeğini es geçmeyelim. Kulübün zor zamanında bayrağı devraldı ve iki yıl üst üste şampiyonlukla Altay’ın küllerinden yeniden doğmasına öncülük etti. Büyük Altay 7 yıl aradan sonra Spor Toto 1. Lig’e merhaba dedi.
***
Ardı Ardına gelen iki şampiyonluktan sonra beklentilerinin yükselmesi doğal, ancak futbolunda bir takım gerçekleri var. Maalesef iyi başlayan sezonda alınan arka arkaya yenilgilerle durum biraz tatsızlaştı en son Denizlispor mağlubiyeti sonrası haftalardır beklediğimiz hazin son gerçekleşti ve Teknik Direktör
Karşıyaka’yı kuruluşundan beri takip edenler için böyle bir sezon yok!
Son 20 yılın tanıkları için, hatta son 10 yıldır bu takımı tribünlerde destekleyen genç kuşak taraftarlar için de bu sezonun bir benzeri yok...
Düşünün ki, koca kulübün bir başkanı ve yönetim kurulu var ve her ikisi de sadece gündelik sorunları çözmekle uğraşıyor. Ama ne yazık ki gerekli desteği alamıyorlar. Onlar da bu yükün altına girdiklerine pişman olmuşlardır diye düşünüyorum.
Sahi, ne oldu şirketleşme işleri?
Takımın başında bir teknik direktör var ama o da takımı maça hazırlamada, motive etmede, maç içi strateji geliştirmede yok!
Sonuç olarak gönderildi.
Sezonun ilk 7 haftasında 3. teknik direktör! Acaba sorun sadece teknik direktörlerde mi?
Takımın futbolcu kadrosunu oluşturan isimli isimsiz bir sürü oyuncu var. Onlarda da gerçek performanslarının üçte biri yok, motivasyon yok, kenetlenme yok, inanç yok!
Altay’ın son yıllardaki yükselişi İzmirlilileri heyecanladırmıştı. 3. Lig’de öz kaynak düzeninden gelen gençlerle ayakta kalan siyah beyazlılar ardından iki sezonda iki şampiyonluk yaşayarak taraftarlarını sevindirmişti.
Ardına gelen iki şampiyonluktan sonra beklentilerinin yükselmesi doğal, ancak futbolunda bir takım gerçekleri var.
Yaşanan iki şampiyonluğun ardından Spor Toto 1 Lig’de 8 hafta acısıyla tatlısıyla geride kaldı. Maalesef iyi başlayan sezonda alınan arka arkaya yenilgilerle durum biraz tatsızlaştı. Sezonun daha başı ama ilk iki hedefi yerini Play Off’a bıraktı bile.
Bu sezon başında Altay’ın transferleri konusunda kuşkularımı dile getirmiştim. Elbette bu transferler Altay’ın hedefe ulaşması için araştırılıp, gerekli incelemeler yapıldıktan sonra gerçekleştirilmiştir. Ancak geçen seneki şampiyon olan kadro ile iyi bir karışım yapılıp amaç ilk yılında bu ligde tutunmak olmalıydı.
Siyah beyazlılarda hedef ilk maçlardaki alınan galibiyetler sonrası birden bire büyüdü. Bu büyüme gerçeği yansıtmıyordu. Haftalar ileredikçe alınan neticeler ve bugün puan cetvelindeki yeri aslında takımın gücünü yansıtıyor. Spor Toto 1. lig zor ve değerli bir lig. Bir anda umutsuzluğa,
Haftasonu İzmir’e beklenen kasırga gelmedi belki ama o muhteşem taraftarıyla Türkiye’ye örnek olan ‘Göztepe’ adeta fırtına gibi esti.
“Yağmur çamur demeden düştük senin peşine!” diyenlerin hepsi Doğanlar’da destek için buluştu. Hem de ne buluşma! Göz Göz taraftarı ne tüm Türkiye’nin heyecan ve endişeyle beklediği ‘Kırbaç Kasırgası’na ne de yağan yağmura aldırış etti. Taraftarının gücüyle birlikte sarı kırmızılılar da adeta şov yaptı. Alkışlar, sağanak yağmur altında 90 dakika hiç durmadan takımına destek veren taraftarlara gelsin! Hepinizin ayağına, yüreğine sağlık...
Göztepe geçen hafta Trabzon’da deplasman galibiyetini alan 11 ile sahaya çıktı. Sarı kırmızılılar güçlü rakibini çok da gol kaçırdığı maçta üç golle yendi ve 12 puana ulaştı. Geçen hafta Trabzonspor’a 2 gol atan Yasin Öztekin, Konyaspor karşısında 1 gol ve 1 asistle mücadele etti, 4. golüne ulaştı. “Küçük takımların büyük oyuncusu. Büyük takımın büyük oyuncusu değil” diyenlere de muhteşem futboluyla cevabını verdi. Gerçi “Bu ligde kimse kimseden büyük değil” gerçeğini öğretiyor Göztepe ama anlayana!
İyi ki varsın Yasin.
Hoşgeldin Jerome...
Yasin’in kornerinde Jerome harika bir gol attı. Sadece gol mü attı, gitti,