Millilerimiz Konya’da, Fransa karşısında tarih yazdı. Beklentilerin de ötesinde, muhteşem bir sonuç. Tüm dünya bu takıma selam durmalı. Son Dünya Şampiyonu Fransa’yı yenmek çok büyük bir başarı. Bunun ilk olması da ayrı bir önem taşımakta. 2002 Dünya Şampiyonası’nda 3. olan Milli Takımı çağrıştırdı bana. Teknik adamıyla, futbolcularıyla ve de bu başarıya tribünleri doldurarak katkı sağlayan taraftarları yürekten kutluyorum. Özlemiştik...
***
Bir kez daha gördü ki Türk futbolunda gençlere daha fazla güvenmeliyiz ve onlara şans vermeliyiz. Türk futbolu son yıllarda devamlı olarak yabancı sınırı ile uğraşadursun, altyapılardan oyuncu yetişmiyor veya yetişen oyuncular kendisine şans bulamıyor. Özellikle kendi altyapısından oyuncu yetiştirmek gibi bir misyona sahip takım bulunmayan Süper Lig’de, kulüplerin sürekli yaşlı oyunculara yatırım yaparak, mali olarak zor duruma düşmesi de cabası.
Süper Lig’e en güzel örnek ise bir alt ligde çıkardığı futbolcuları Avrupa’ya gönderebilen Altınordu. Yetiştirdiği gençler, Türk futbolcunun yeteneksiz veya yetersiz olmadığını kanıtlarken, Süper Lig’de Altınordu’nun gençlere duyduğu güveni duyabilen bir takım bulunmaması çok acı.
Bu topraklarda ki
Spor Toto Süper Lig’de ikinci sezonu geride bırakan Göztepe, maalesef bu sezon geçen yılki Göztepe’yi bizlere mumla arattı. 34 haftada sadece 11 galibiyet alabilen sarı kırmızılılar ligi düşme hattının 1 puan üzerinde tamamladı ve bizleri kabustan uyandırdı.
***
Geçen hafta ‘Şehri Müdafaa’ başlıklı yazımda “Bu sezon İzmir takımları için kötü tablo devam ediyor. Göztepe 14 yıl sonra çıktığı Spor Toto Süper Lig’in 2. yılında düşmemeye oynuyor. Altınordu 3 yıldır üst üste Play Off kapısından döndü. Altay 1. Lig’i orta sıralarda tamamladı. 91 yıllık koca çınar Bucaspor amatöre düştü. Karşıyaka, altyapısından yetiştirdiği gençlerle 3. Lig’de Play Off’a veda etti. Kısaca beyler İzmir futbolu sahipsiz kalarak gerilemeye devam ediyor” diye yazmış, İzmirlileri kentin takımlarına sahip çıkmaya davet etmiştim.
***
Bu çağrımıza İzmirliler duyarsız kalmadı. Ankaragücü ile evinde oynayacağı karşılaşmayı kazanıp kümede kalışını ilan etmek isteyen Göztepe, tüm hafta adeta tek yürek oldu.
Tarihi maç öncesi sarı kırmızılılar Urla Adnan Süvari Tesisleri’nde tüm kapıları dış dünyaya kapattı. Başkan Mehmet Sepil ve Yönetim Kurulu üyeleri seferberlik ilan etti. “Odaklan” etiketiyle oyuncularına destek olan
Meşin yuvarlağın topraklarımızda ilk boy gösterdiği yer olan, futbolumuza birçok nevi münhasır şahıs kazandıran, bir zamanlar 1. Lig’de 4-5 takımla temsil edilen ve ülkemizde ilk kez Göztepe ile Avrupa’da yarı final sevinci yaşayan üçüncü büyük kentimiz İzmir.
Kentimiz gerek Türk, gerekse Dünya futbolu için önemli anlamlar taşıyor. Dünya futbolu için önemli; zira 1980-81’de 1. Lig’e çıkma mücadelesinde Karşıyaka-Göztepe derbisini 67 bin 696’sı biletli toplam 80 bin seyirci izlemişti. Bu rekor, 2. Lig düzeyinde dünyada henüz kırılamadı.
***
Türkiye açısından İzmir o kadar çok ilki barındırıyor ki... Türkiye’de, futbolun ilk kez oynandığı şehir İzmir. Futbol oynayan ilk başbakan ise İzmir İdman Yurdu ve Altay’da kalecilik yapan Adnan Menderes. 1959’da başlayan Profesyonel Futbol Ligi’nin ilk golünü İzmirsporlu Özcan Altuğ atarken, ilk gol kralı İzmir’in Damlacık takımında yetişen Metin Oktay’dan başkası değildi.
***
Kulüpler bazında İzmir’in ilkleri ise... Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kaldıran ilk Anadolu takımı, 1969-70’te F.Bahçe’yi 3-1’le mağlup eden Göztepe. 1966-67’de Türkiye Kupası’nı bir Anadolu takımı olarak kazanan ilk kulüp ise Altay. 1967-68’de İzmir Denizgücü’nün Başbakanlık
Kıyasıya mücadelelerin baş gösterdiği 2018-2019 sezonu sona ermek üzere. İzmir ve Ege temsilcilerimizden bir üst lig için mücadele veren takımlardan kimisi baharı yaşıyor, kimisinde ise yaprak dökümü var.
Süper Lig’de 7 yıldır mücadele eden ve tarihi başarılar yaşayan Akhisarspor sezon başından bu yana yer aldığı düşme hattından çıkamadı ve tarihinde ilk kez küme düşmenin acısını yaşadı.
Göztepe, ligin bitimine 2 hafta kala 34 puanla düşme hattının bir basamak üzerinde yer alıyor. İzmir’in Süper Lig’deki tek temsilcisi olan sarı kırmızılıların, bu zorlu süreci de atlatacağına ve düşmeyeceğine inancım tam.
1. Lig’de Abalı Denizlispor, 9 yıl aradan sonra adını Süper Lig’e yazdırmayı başardı. Hoş geldin Denizlispor diyorum.
***
7 yıl aradan sonra 1. Lig’e çıkmayı başaran Altay, ilk sezonunda özellikle ikinci yarıdaki performansıyla önümüzdeki yıl şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olduğunu ispatladı.
Birbirinden güçlü takımların yer aldığı 2. Lig Kırmızı Grup’ta Menemen Belediyespor, üst üste 3 yıl play-offlarda kaybettiği şampiyonluğu, bu sezon bitime 2 hafta kala doğrudan ilan ederek tarihinde ilk kez 1. Lig’e yükselmeyi başardı.
***
Menemenspor, TFF 2. Lig Kırmızı Grup’ta Şanlıurfaspor’la 0-0 berabere kalarak ligin bitimine bir hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.
2018-2019 sezonunu lider olarak bitirmeyi garantileyen Menemenspor, artık Spor Toto 1. Lig’de. Menemen İlçe Stadı’nı dolduran 5 bine yakın futbolsever takımlarını bağrına bastı. Maç öncesi ve sonrası muhteşem bir görsel şov vardı. Elbette bu başarı çok kolay olmadı. Zor ve dikenli yollardan geçip geldiler bu günlere...
***
Eğer bir insan gerçekten inanır ve yola çıkarsa karlı dağlar bile ona selam verip yolunu açar, puslu havalarda bile yıldızlar önünü aydınlatırmış.
Başarının başmimarı Tahir Başkan’ın kulübün üzerindeki emeği büyük. Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin büyük katkılarıyla, ‘Küçük Kanarya’ diye kurulan Menemenspor, 1942’den bu yana büyük hizmetler vermiş.
Tahir Başkan göreve geldiğinde, yani 1999 yılında Menemen Belediyespor kapanmak üzereydi. İlk işi, Menemen Kaymakamlığı’nda olan kulübün anahtarını almak oldu. Amatör Küme’de 9 yıl boyunca büyük mücadeleler verdiler. 9. yılda profesyonel lige adım atıldı. Profesyonel ligde 5 yıl oynadılar, kulüp 5. yılında 2. Lig’e geçiş yaptı. 4 yıldan bu yana 2. Lig’de mücadele etti. Üst üste 3
Neden ülkemizde “spor” denildiğinde akla sadece futbol geliyor?
Neden, futboldan başka sporlarla pek ilgilenmiyoruz? Gerçi bu kadar popüler olan Türk futbolunun içinde bulunduğu durum da tam bir kaos!
Borç batağında, alt yapı ve tesisleşmede geri kalmış kulüpler, son yıllarda büyük başarılara da imza atamıyor. Spor haberlerine bakıyoruz, futbol ve de üç-dört takım. Sonra zaman kalırsa 2. Lig o da bazen…
Oysa ki basketbol, cimnastik, voleybol, boks, tenis, hentbol, halter, engelli basketbolu, masa tenisi, buz pateni spor değil mi? Futbol kadar önemi yok mu?
Futbola akıtılan paralar, ülkemizin bayrağını Avrupa’da ve de dünyada dalgalandıran sporcularımıza neden aktarılmaz ki? Bu sporcularımız, Türkiye’yi en iyi şekilde temsil edip dereceye giriyor. Bu sporcularımızın büyük sponsorluk sözleşmeleri bulunmuyor, prim almıyorlar, Ferrari’ye binmiyorlar, kendilerini destekleyenlere küsmüyorlar.
Bir örnek sporcumuzdan bahsetmek istiyorum bu yazımda. Türkiye’de artistik cimnastik dalının en iyi sporcularından biri olan İzmirli Ferhat Arıcan’dan. Arıcan, Cumhuriyet tarihinde olimpiyatlarda ülkemizi temsil eden ilk cimnastikçi olma unvanının yanı sıra, bu spor dalında literatüre üç hareket
İşin uzmanı olsun ya da olmasın spor ve siyaset, herkesin konuşma hakkını kendinde gördüğü iki alandır. Aslına bakarsanız ikisi de iç içedir.
Spor ülkenin bütününü ilgilendirir. Sağlık için, eğlence için, kazanç için spordan yararlanmak mümkündür. Sporun çeşitli branşları ülkenin can damarını oluşturur. Siyasiler de vatandaşlara ulaşmak için spor kanallarını kullanır. Spor bazen propaganda bazen de ekonomik çıkarlar sebebiyle kullanılır.
***
Aslında sözü şuraya getireceğim. Malum seçimlere 2 aydan daha az zaman kaldı... İzmir sporda bir dönem ülkemize damgasını vurmuş asırlık çınar kulüpleriyle adından çokça söz ettirdi. Profesyonel Futbol Ligi’nin kurulduğu 1959’da 4 takımla (Altay, Göztepe, İzmirspor, Karşıyaka) temsil edilen İzmir, daha sonra Altınordu’nun da katılımıyla ilk yıllarda zaman zaman 5 takımla Süper Lig heyecanı yaşadı. Peki daha sonraki çöküş niye başladı?
Bu hazin durumlara neden düşüldü?
Bu takımların hepsinin birer stadı vardı ama İzmir tesis yönünden ilerleyeceğine tam tersi olarak geriledi. Kulüpler statlarını kaybetti. Stat sorunu nedeniyle yaşanan göçebelik takımların performansını da etkiledi ve düşüş sürdü.
İzmir’in kanayan yarası haline dönüşen
Biz sarı kırmızı büyüdük. Çocuk yaşlarımızda annelerimiz sarı kırmızı hırkalar ördü bize.
Göz Göz berberinde tıraş olduk. Göz Göz bakkalından alışveriş yaptık.
Bir dönem kolumuzu kessek, sarı kırmızı akacaktı.
Bizim kuşağın Göz Göz sevgisi bir başkaydı.
***
1925’te Göztepe kurulduğunda, bizden yaşça büyük olanların pek çoğu İstanbul takımlarını tutuyordu.
Doğruyu görmeleri epey uzun zaman alsa da, sonraki yıllarda sıkı bir Göztepe taraftarı oldular.
***