Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Joseph Conrad (1857-1924) hayatının son 30 yılını karada geçirmiş olsa da rahatlıkla denizi onun kadar iyi yazan çok az yazar vardır diyebiliriz. Ben biraz daha ileriye giderek denizi el yazısının harflerine varıncaya kadar hayatına katan başka bir yazar yok diyorum.

Edward Said, “Joseph Conrad and the Fiction of Autobiography” (1966) isimli incelemesinde, Conrad’ın eserleriyle mektuplarını karşılaştırır ve yazarın editörlerine, arkadaşlarına ve yakınlarına yazdığı toplam 8 cilt tutan mektupların çokluğu ve yoğunluğu karşısında şaşkına döndüğünü yazar. Benim şaşkınlığım ise çok farklı, Conrad’ın mektuplarında ve notlarında kullandığı el yazısını çok büyüleyici buluyorum.

Haberin Devamı

Yazarın el yazısının etkileyici kısmına geçmeden önce Joseph Conrad’ın nasıl bir insan ve yazar olduğuna bakmak en doğru yöntem diye düşünüyorum. Çünkü Conrad’ın hayatı da yazıları gibi dalgalı, anadili Lehçeyi ve daha sonra Fransızcayı çocukluğundan beri akıcı bir şekilde konuşuyordu, ancak eserlerini yazmayı tercih ettiği üçüncü dili olan İngilizceyi ise yirmili yaşlarında öğrenmişti.

Joseph Conrad ve denizden gelen el yazısı

Başarısız öğrenci başarılı denizci

Joseph Conrad, 3 Aralık 1857’de Polonyalı bir çiftin tek çocuğu olarak Ukrayna’da doğdu. Artık hükmü geçmeyen bir hanedanın mensubu olan Conrad’ın babası, şair, yazar ve Shakespeare çevirmeniydi. Conrad beş yaşındayken, babası Rusya karşıtı direnişe katkıda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı ve kuzey Rusya’ya sürgüne gönderildi. Conrad ve annesi de onunla birlikte gitti. Annesi Rusya’da 1865’te veremden öldüğünde daha 34 yaşındaydı. Ağır hasta olan babasının cezası ise 1868’de affedildi ve oğluyla birlikte Polonya’ya gitmesine izin verildi fakat bir yıl sonra o da veremden hayatını kaybetti.
Conrad kısa süren başarısız bir okul hayatından dayısının yardımıyla gittiği Fransa’da (Marsilya) eğitimine devam etti, dört yıl sonra okulu bitiremedi ama orada denizci olmaya karar verdi. Bir süre Fransız ticaret gemilerinde çalışan Conrad 1878’de 21 yaşında İngiltere’ye gitti, hiç İngilizce bilmiyordu ama bir İngiliz gemisinde çalışmak üzere işe alındı. Sonraki 20 yıl boyunca hayatının bir kısmı denizde geçti. Günlük gazete ve Shakespeare okuyarak İngilizceyi öğrendi.

Haberin Devamı

24 yaşında, Singapur’a giden bir geminin ikinci kaptanı olan Conrad, 1886’da 29 yaşında İngiliz vatandaşı oldu, aynı yıl ilk kısa öyküsünü yazdıysa da bu öykü yayımlanmaya değer bulunmadı. Denizlerde geçen hayatında ona ilham veren kişilerle tanıştı. Sefere çıkmadığı zamanlarda geçinmek için yazmaya başladı, kullandığı dil ve okuyanı hemen ele geçiren yazım tarzı nedeniyle öyküleri ve romanları ilgi gördü. Jessie George isimli bir İngilizle evlendi ve hayatının sonuna kadar İngiltere’de yaşadı ama İngiliz hükümeti kendisine şövalyelik teklif edildiğinde kabul etmedi. 1924’te öldüğünde Canterbury’ye gömüldü.

Dalgalanan ve köpüren harfler

Hitchcock, yazarın “Gizli Ajan” isimli romanından ilham alarak “Sabotaj” isimli filmi çekti. Bilindiği gibi Conrad’ın en tanınmış eseri “Karanlığın Yüreği” isimli uzun öyküdür. Vietnam Savaşı ile ilgili en iyi filmlerden biri olan ve ülkemizde “Kıyamet” adıyla vizyona giren “Apocalypse Now” filmi de bu uzun öykünün sert bir yorumudur. Yazarın yönetmenleri etkileyen öyküleri ve romanları çok iyi ama etkileyici olan sadece eserleri değil, Conrad’ın el yazısı da sözü edilmeye değer bence.

Haberin Devamı

Kalem olarak Parker Duofold Senior kullandığı bilinen Joseph Conrad’ın mektuplarında veya notlarında ne yazdığına bakmayıp (buradaki mektupta editörüne bir makale yazamayacağını, çünkü bir roman üzerinde çalıştığını söylemiş) bir başka gözle sadece yazı biçimine odaklandım ve yazarın kelimelerinin adeta canlandığını, bir kelimenin diğerine uzandığını, bir harfin aradaki boşluğu atlayarak diğer bir harfe bağlandığını gördüm.

Hangi mektubuna, hangi notuna baktıysam hep benzer bir tavır var, Conrad’ın el yazısı tıpkı bir deniz gibi köpürüyor, dalgalanıyor derdini anlatırken dalıp gidiyor veya çok gergin oluyor, bazen bir rüzgârla dağılıyor, bazen toplanıyor, fakat hep bir ritim var, bu ses hiç değişmiyor. Bazı mektuplarındaki karalamalar bile çok asil, dalgalı çizgiler tereddüt etmeden cümlelerin üzerinden geçip gidiyor. Joseph Conrad, okurlarına sadece öyküleri ve romanlarıyla ilham vermiyor, el yazısı da müthiş.