Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

1980’li yıllarda ansiklopediler çok pahalıydı ve her evde bulunmazdı. Ben de çocukken uzun uzun yürüdükten sonra (Nurtepe’den Kâğıthane’ye inip, oradan Çağlayan’a çıkarak) o zaman gözüme çok büyük görünen bahçe içindeki tek katlı Çağlayan Halk Kütüphanesi’ne gider ve bir ansiklopedi cildini alıp dünyayı keşfe çıkardım. Bir madde beni bir başka maddeye götürür, oradan bir başka madde derken resimler ve bilgiler arasında pupa yelken gezinirdim.

Merak ettiğim hemen her konuyu abece sırasıyla bulduğum ansiklopediler benim için büyüleyiciydi. Zaten ansiklopedi çok zekice bir girişimdir, insanlığın bilgi birikiminin bir özetidir. Şimdi çoğu insana, dijital hayatın rahatlığı içinde söylenen bu sözler anlamsız gelebilir; çünkü internette hemen her türlü bilgiye kolayca ulaşabileceğimizi düşünüyoruz.

Haberin Devamı

Oysa inkâr edilemeyecek yararlarının yanında şurası bir gerçek ki internet bilgi kirliliğiyle dolu bir çöplük. Arkasında ciddi bir kurum olmayan her sayfa doğrulanmaya muhtaç bilgiler içeriyor. Oysa ansiklopediler temiz bilgi kaynaklarıdır.

Önce okur sonra arşivci

Anlatmayı çok sevdiğim bir konu: Lisede gazetelerin “Ansiklopedi Savaşları” dönemine önce okur sonra arşivci olarak yakından tanık oldum. Hiç kuşkum yoktu, en iyisini Milliyet gazetesi veriyordu. Böylece 1992’nin sonlarında kupon biriktirmeye başladım. Ancak Büyük Larousse bitmeden 1994 yılının son aylarında Milliyet arşivinde işe başladım.

Gördüm ki arşiv de ansiklopedi gibiydi; yüzlerce kitap, birkaç daktilo, ağır metal bir kartoteks dolabı (daha sonra Şampiyon Daktilo çalışanları bu kartları bilgisayara aktarmıştı) ve binlerce dosya vardı. Yüz binlerce fotoğraf ve bilgi dosyaları devasa dolaplarda saklanıyordu (halen öyle). Fotoğraf dosyalarının içinde karta basılı siyah beyaz/renkli fotoğrafların yanında küçük zarfların içinde negatif filmler veya diapozifler vardı.

Sonra komutlarla çalışılan DOS tabanlı arşiv programı, tüplü ekranı olan Windows 3.1 kurulu bilgisayar ve disketlerin sayısı arttı. Daktilolar depoya indirilince klavye tıkırtıları çoğaldı. (Ama daktilo sesi kesilmedi: Sami Kohen’in odasından veya birinci kattaki spor servisinin açık ofis alanında İslam Çupi’nin kullandığı daktilodan gelen sesler bir süre daha hüküm sürdü.) Meğer daktilo sesi başka bir zamana ait atmosferin izlerini taşıyormuş, o günlerde farkında değildim.

Haberin Devamı

Çocukken ansiklopedi okumak

Celal Esad Arseven’in hazırladığı Sanat Ansiklopedisi.

Küçük ansiklopedi odası

Önceden kartotekse bile bakmadan en çok istenen birkaç dosyanın nerede bulunduğunu ezbere bilir ve çok kısa bir sürede dosyayı bulurdum. (Ustam diyebileceğim Ayşe Kavuk ise benden çok daha tecrübeli olduğu için düzinelerce dosyanın numarasını ezbere biliyordu.) Nadir aranan kişi ve konular için de çekmeceyi açıp dosya numarasını bulmak, sonra da dolaptan çıkarmak birkaç saniye sürerdi. Ancak araya bilgisayar girince artık önemli dosyaların yerini ezberlemeye gerek kalmadı ama bu sefer de istenen dosyayı biraz daha geç bulmaya başladı. (Bilgisayar arızalanırsa ve aradığımız dosya bilgisinin yedeği yoksa büyük zorluk yaşıyorduk.)

Haberin Devamı

Gazetede çalışmaya başlayınca istenen her şeyin son derece kısa bir zamanda, saniyeler, dakikalar hatta en geç bir iki saat içinde bulunması gerektiğini gördüğümde bu hızdan çok korktuğumu hatırlıyorum. Hız ürkütücüydü, ama raflardaki anıtsal ansiklopediler tam tersi bir hava taşıyordu. Öyle olmasa da zamanın daha ağır işlediğini düşündüğüm cep saatleri gibiydiler.

Ansiklopediler gazetenin ayrılmaz bir parçasıydı. Hatta bir ara eskiden pastane olan küçük bir oda arşive verilince orayı başvuru kaynaklarının (sözlük ve ansiklopediler) toplandığı küçük bir kütüphane haline getirmiştik. Raflarda Hayat, Resimli Bilgi, Keşifler ve İcatlar, Nasıl Çalışır, Görsel Genel Kültür, Cumhuriyet, Sağlık, Aile, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Dili ve Edebiyatı, Gelişim Hachette, Meydan Larousse, Ana Britannica, Felsefe, Türk ve Dünya Tarihi, Türk ve Dünya Ünlüleri, Junior, Memo Larousse, 20. Yüzyıl, Dünya Casusluk Tarihi ve sayfalarında kaybolduğum İkinci Dünya Savaşı Ansiklopedisi vardı.

Büyük Larousse’a bağlılık

En sevdiklerim ise başta Celal Esad Arseven’in Sanat Ansiklopedisi olmak üzere eski ve yeni İslâm ansiklopedileri, Yurt Ansiklopedisi, 41 yılda (1943-1984) tamamlanabilen İnönü Ansiklopedisi (1950’den itibaren Türk Ansiklopedisi), Reşat Ekrem Koçu’nun inanılması güç bilgiler içeren ve yarıda kalan İstanbul Ansiklopedisi’ydi. Axis 2000 ve Thema Larousse da müthişti ve onları hazırlayan ekiple birlikte aynı çatı altında olmak çok güzeldi. (Keşke utangaç olmasaymışım da yemekhanede sürekli karşılaştığım Hakkı Devrim’le uzun uzun sohbet edebilseymişim.) Şimdi her taşınmada inatla Büyük Larousse’ları yanımda taşıdığım için her bir cilde ayrı bir bağlılık duyuyorum. Aradan yıllar geçti, ama bazen bir bilgiyi doğrulamak için yine ansiklopedilerime başvuruyorum.

Bugün bile ansiklopedi okumanın tahmin edilemeyen, şaşırtıcı sonuçları olabilir; dünyanın bilinmeyen bir katmanını keşfedebilir, küçük bir bilgiyle hayatın başka bir yüzünü görebilirsiniz. Tıpkı kitap, plak, dolmakalem, mürekkep şişeleri ve güzel defterler gibi ansiklopediler de göründüğünden daha büyük bir dünyanın elçileridir.