Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Dünyanın “seri üretim en ucuz otomobili” olarak ses getirdi. Ama getirdiği ses popüler olmasına yetmedi. Artık sadece “ucuz” olarak anılmak istemiyor. Tata Nano’dan söz ediyorum

ıl 2009’du. O yıl otomotiv basınının yanı sıra dünya ekonomi gündeminde de bir hayli yer bulmuştu. Herkes bu otomobille ilgili bilgi almak istiyor, incelemek için can atıyordu. Küresel otomotiv devlerinin yöneticileri bile fuarlarda kendilerine uzatılan mikrofonlara çekinmeden yorumlar yapıyordu. Meraklarını ve şaşkınlıklarını gizleyemeden... “Mümkün değil canım!” diyorlardı kısaca.
Dile kolay... “Dünyanın en ucuz otomobili” olarak duyurulmuştu. Bizzat üretici firmanın başkanı Ratan Tata’nın fikriydi. Hindistan’da düşük gelirli ailelerin motosikletlere mahkum olmasını ve kötü havalarda, örneğin yağmurda ıslanmasını istemiyordu. Düşük gelir seviyesindeki bir Hint ailesinin aylık maaşı 200 dolar civarındaydı. Dolayısıyla kolayca satın alınabilmeli, yağmur çamurdan korumalı, ailece kullanılabilmeli, güvenli olmalıydı. Üstelik bu otomobil için farklı bir üretim sistemi de kurulacak, talebin yoğun olacağı yerlerde açılacak küçük tesislerde bile montajı yapılabilecekti.

Olmadı, olamadı
Herkesin merakla beklediği Nano işte böyle fırtına yaratarak ortaya çıkmıştı. Ürkek ama güler yüzlü, “yumurta gibi” tostoparlak, minicik bir otomobildi. Küçük boyutlu lastikleri, boyasız tamponlarıyla dikkat çekiyordu. Motoru, motosikletinkinden halliceydi. İç mekanında koltuklar, direksiyon, küçük bir hız göstergesi dışında neredeyse “yok” denebilecek donanıma sahipti.
Hindistan’da Mumbai yakınlarındaki fabrikanın test pistinde onunla karşılaştığımızda hepimizin ağzı açık kalmıştı. Tüm dünyanın konuştuğu otomobille karşı karşıyaydık. O ise (tasarımı gereği) sadece gülüyordu...
Arkada konumlu iki silindirli 700 cc motoru, motorlu testere kıvamında bir sesle çalışıyordu. Dört kişinin rahatça oturabildiği bir iç mekanı vardı. Test pistinde bir tur attıktan sonra motordan gelen kötü kokular üzerine testin bittiği, bu aracın henüz deneme üretimi olduğu söylenmişti. Hava soğutmalıydı, hava zaten sıcaktı ve piyasaya çıkmadan kötü bir olay yaşansın istenmiyordu anlaşılan. Türkiye’ye getirilmesi de düşünülüyordu ancak bunun için uygun motoru ve güvenlik donanımları yoktu. Güzel bir hayaldi çünkü ekmek peynir gibi satabilirdi.

Kaloriferi bile yoktu
Tata Nano gerçekten devrim gibiydi. Henry Ford’un bir dönem Model T ile yaptıklarına atıfta bulunan da çoktu. Nano, ucuz olması için neredeyse hiçbir donanıma sahip değildi. Kaloriferi bile yoktu örneğin. Bunun için ekstra para ödemeniz gerekiyordu. Arka bagaj kapağı açılmıyordu. Fiyatı 1500 dolar olarak açıklanmıştı. Ancak piyasaya çıkışında bu fiyat 2 bin 500 dolara yaklaştı. Çıplak denilebilecek kadar “baz” modelinin fiyatıydı bu. Nano’nun bir de lüks modeli vardı ama asıl hedef bu değildi.
İlk yıl 50 bin adetlik hedef konulmuş, 100 bin kişinin sırada olduğu açıklanmıştı. Bu rakam 25 binde kaldı. 250 bin kapasiteye rağmen satışlar en fazla yıllık 70 bine kadar çıkabildi ve yine düştü. Araçta yangın olaylarıyla karşılaşıldı. Bunun “ithal elektronik parçalar”dan kaynaklandığı öne sürüldü ve 18 aylık garanti 4 yıla çıkarıldı.

Yeni bir şans bana!
Sonuçta her ne kadar uğraşılsa da kötü bir başlangıç yapmıştı. İnsanlar Nano’yu, motosiklete tercih etmemişti. Zira fiyatı, motosikletlerden hâlâ yüksekti.
Araya kriz de girdi. Sonunda Ratan Tata “Hata yaptık. Daha farklı yapabilir, pazarlayabilirdik. Ama hâlâ potansiyeli var. Özellikle de henüz gelişmekte olan ülkelerde” dedi.
Nano şimdilerde makyajlanarak ve yeni özellikler eklenerek lüks unsurlarla yeniden şans arayacak. Bunun için bir “doğalgazlı” versiyonun yanında 4 ileri otomatikleştirilmiş manuel vites seçeneği de var artık. Üstelik arka bagaj kapağı da açılıyor. En düşük versiyonu 1750 dolardan satılıyor. Otomatik seçeneği de “dünyanın en ucuz otomatik vitesli otomobili” durumunda.
Ancak bir farkla: Artık ona sadece “ucuz” denilmesi istenmiyor. Çünkü bunun başarılı bir pazarlama sloganı olmadığı kanıtlandı.

Haberin Devamı

HAFTANIN GÜZELİ

Haberin Devamı

Söylenebilecek tek şey: Yakışır!

Haberin Devamı

Dibine kadar arabesk bir yaklaşım olsa da halen “ergen esprisi” gibi tekrarlanan eski bir deyiş vardır: Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun... Minibüs yazısı olarak “eski toprak” okuyucular hatırlar mutlaka... Ancak bu fotoğrafa bakınca, hakikaten de bu söz “kapak” şeklinde oturuyor sanki. Bu özel yapım otomobil, sanki hızlı yaşamış ama hayattan zamansız göçmüş kişiler için bir tür “cenaze aracı” niteliğinde gibi görünüyor. Eminim, sahibi
bu amaçla yapmamıştır da bendenizin algısı hemen “kötü”ye yoruverdi işte! Bir cenaze aracından hallice olmakla birlikte, kendisi pek bir popüler Amerika’da. Pek çok dergiye filan poz vermenin yanında, kendisiyle Los Angeles Otomobil Fuarı girişinde tanışıklığımız da olmuştu. Oradan kalan bir hatıra zaten. Markası ve modeli önemli değil. Sadece onun çok ama çok güçlü olduğunu bilin ve “Şeytan Tuning” tarafından modifiye edildiğini hayal edin yeter! Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor bazen. Tıpkı fotoğrafta görüldüğü gibi...