Batı’nın okuyamadığı fotoğraf…
Batı dünyasının siyaset yapıcıları için iki alternatif vardı.
Hamas, ya İran kontrolünde bir örgüt olacak ya da Tahran’dan uzaklaşıp Ankara ile yakınlaşacaktı.
Batı bunun ne kadar önemli bir fırsat sunduğunun farkına varamadı.
İran, kendi savaşlarını vekil örgütlerle yürütürken Türkiye, siyasi çözümlere odaklı bir ülke.
Ankara, El Fetih ile Hamas barışı sağlayıp, tek bir Filistin Yönetimi oluşturmaya çalışırken, Tahran o kavgadan faydalanan ülke oldu.
Coğrafyanın dinamiklerini ve kültürünü bilmeyenler Hamas’ı çözümün parçası yapmadan, bombalarla sorunu çözeceklerini zannettiler.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Cuma günü Hamas heyetiyle yaptığı görüşme ve bu görüşmenin duyurulması önemli bir gelişme.
Görüşmeden daha önemli olanı ele alınan konular aslında: Gazze’deki insani durum, diplomasi kanallarının kullanılması, ateşkes anlaşması ve Filistinliler arası uzlaşı konuşuldu.
Hamas’ı çözümün bir parçası yapacak Filistinliler arası bir uzlaşı Batı’yı Netanyahu’nun soykırımına katlanmak zorunda bırakmayacak tek alternatif ve kendi içerisinde Gazze’den çıkış stratejisini de barındırıyor.
Batı, insanlığın, İsrail Dışişleri Bakanı Katz gibi savaş aparatlarıyla vardığı noktayı daha fazla taşıyamayacağının farkında ve bu kez gölge etmemeleri gerekiyor…
Çete sözlüğü genişledi…
Uyuşturucu çetesi lafını duymuştuk, tıpkı tahsilat, insan ya da kadın ticareti çetesi adlarını duyduğumuz gibi.
Yeni Doğan Çetesi ilk kez duyduğumuz bir tanımlama oldu.
Bu alçak sürüsü, sadece bebekleri öldürmekle kalmadı, aynı zamanda şu an tıbbi destek ihtiyacı olan bebeklerin ailelerini de şüpheye düşürüp, gerçek sağlık çalışanlarıyla, aileler arasında sorunlar yaşanmasına, tedavinin birinci ayağı hasta güveninin yok olmasına neden oldu.
Daha da kötüsü, devlet özel hastanelere yoğun bakım sevkini gözden geçirme kararı alırsa, hasta hayatında önemli olan dakikalar, bu alçak sürüsünün yarattığı tahribat nedeniyle kaybedilecek.
Savcıların gerekirse ek iddianame hazırlaması ve yargılamayı yapacak hâkim heyetinin bu ikincil suçları da hesaba katmasında büyük fayda var.
Gürcistan seçimleri ve bölgemiz…
Gürcistan, AB’den serbest dolaşım hakkını almış, Batı’nın ucuz işgücü ihtiyacını karşılayan ülke konumunda bir süredir.
Mevcut iktidar, Moskova ile olan sorunlarını diyalog yoluyla çözmeye çalışıyor. Aynı zamanda başta LGBT meselesi olmak üzere Batı’dan gelen akımlarla mücadele ediyor.
Washington ve Brüksel, bu stratejiden hiç hoşlanmamış olacaklar ki, bu seçimleri çok yakından takip ediyor, muhalefete destek veriyorlar.
Görünen o ki, bu destek sandıklar kapandıktan sonra da devam edecek ve Gürcistan’da renkli bir devrim senaryosu sahneye konacak.
Komşu ülkelerde yaşanan her karmaşa Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor ama olan bitene çok yakından bakmamız gerekiyor.
Özellikle de ABD’nin savunma bütçesine ilk kez bir Karadeniz Stratejisi koyduğu 2024 yılında...
Siyaset ve akademi çelişkisi…
1961 Anayasası hazırlanırken İstanbul Hukuk ile Ankara Hukuk arasında ciddi bir Anayasa ruhu mücadelesi yaşanmıştı.
2024 yılında yine Anayasa tartışıyoruz ama bu kez akademik tartışmalarla hiç işimiz yok.
Haftaya Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un devlet-millet tanımlamasına dair sözlerini tartışarak başlamıştık.
Bir üniversite açılışında, aynı zamanda bir akademisyen olan Kurtulmuş’un yaptığı konuşma, Anayasa’nın ilk dört maddesi tartışmaları arasında büyük tepkiye neden oldu.
Aslında devlet-millet tanımlaması sadece ilk dört maddede değil, Anayasa’nın 5 ayrı yerinde geçiyor.
Bu açıdan bakınca Kurtulmuş’un ilk 4 maddeyi hedef aldığını söylemek haksızlık olur.
Anayasanın ilk dört maddesiyle oynanmayacağı anlaşıldığına göre Anayasa ruhuyla ilgili akademik tartışmalara da açık olmamız lazım.
Bunu yaparken ilk 4 maddeye dair siyaset ve sokakta oluşan hassasiyeti görmek ve akademik tartışmaları geriye kalan maddelerin ruhu üzerine yapmamız lazım.