Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Birkaç günümü “hibrit” Prius ile geçirdim. “Hibrit kullanmak nasıl bir şey?” diye merak eden çok. Ben de onların merakını gidereyim istedim

Nasıl bir şey şu hibrit dedikleri...

klımda bugün size sürüş izlenimi yazmak gibi bir fikir yoktu aslında. Hani genelde oradan buradan yazıp otomobil dünyasından karınca kararınca bilgiler vermeye, bazen de aklıma takılanları ya da “gözlemcik”lerimi paylaşmaya çalışıyordum. İzlenim de bir gözlemdir diyebilirsiniz. Evet, bunu da düşünmüyor değilim tabii...
Neyse, bu yazının nereden çıktığını söyleyeyim... Şimdi eğer trafikte, öyle her saat, her dakika görülebilecek bir otomobil kullanmıyorsanız, size birkaç geri dönüşü olacaktır. Bunlardan biri çevrenizde, yolu paylaştığınız diğer sürücülerin bakış atmalarıdır. Kimi zaman yanınızdan geçerken dönüp “el işareti” (beğendilerse) yapabilirler, arkadan görünüşünü inceledikleri için hemen sizi sollama veya sağlamaya çalışırlar (ki ön tasarımını da incelesinler), olmadı yanlarında oturanlara baktırıp sonra da kendisine anlatmasını isterler.

“Kaza, bela vermesin”
Bu geri dönüş ya da tepkilerden bir diğeri de trafiğin durduğu bir anda, yanınıza yanaşıp camın açılması ve “Allah kaza bela vermesin. Kaç para bu?” sorusunu duymaktır. Anlayın ki kullandığınız otomobil beğenilmiş ve “satın alınasıcalar” listesine girmiştir.
İş bu sorudan sonra kafada hesaplar yapmaya ve o markanın bayisine bir uğramaya bakar. Zaten o soru sorulduktan ve uygun bir rakam duyulduktan sonra sürücünün beyin fırtınası başlamıştır bile: Şimdi benim otomobili versem, şu kadar lira eder. Olmadı, ben bunu internete de koyarım. Şu kadardan satılırsa, üzerine de bu kadar eklerim.
Tabii ki size en çok tepki, oturduğunuz sitenin ya da işyerinizin güvenlik elemanlarından, bırakmak için gittiğiniz otoparkın çalışanlarından veya yıkamacıdan gelir. Bana ilk tepki, otopark çalışanından geldi ve bu yazı da oradan esinlendi:
- “Bu Toyota’nın nesi oluyo?”
- “Prius kardeşim. Hibrit oluyor. O yüzden pek fazla görmemiş olabilirsin.”
- “Kibrit mi? Ne kibriti ağğbi? Kafa mı buluyon?”
- “Yok, canım kardeşim, hibrit. Bak arkasında da yazıyo. Sonunda ‘d’ harfi var ama sen kafanı takma!”

Ve Avatar otomobilde!
Evet, anlaşılacağı üzere, birkaç günümü “hibrit” Prius ile geçirdim. “Hibrit kullanmak nasıl bir şey?” diye merak edenler olursa diye ufaktan aktarayım istedim.
Bir kere otomobil, tasarım olarak biraz farklı, kabul. Lastikleri de ince -ki her ikisi de aerodinamik ve yuvarlanma direncini azaltma adına yapılmış. Otomobilde 1.8 litre (bu yüzden ucuz olamadı maalesef) benzinli motor ve bir tane de elektrikli motor mevcut. “Seç, beğen al!” usulü değil tabii. Onu, saygıdeğer Prius kendi seçiyor. Hoş, sadece elektrikli motorla kullanmanız için bir düğme mevcut. Ama 2 km kadar gidebiliyor. Sonra benzinli motor, istemeseniz de çalışıp jeneratör görevi görüyor ve aracın akülerini dolduruyor.
Ama normal şartlarda hiç karışmazsanız, Prius’taki “beyin takımı” sürekli düşünüp kararlar veriyor, elektrik motoruyla benzinli motor arasındaki ilişkiyi koordine ediyor.
Bunu da sizin gaza basışınıza, yolun ve akünün durumuna bakıp yapıyor.
Mesela düşük hızda, dur-kalk trafikte ya da hafif aşağı doğru eğimli
bir yolda “Elektrikli motor, görev sendeeee!” derken, düz yolda hızlanmak gerektiğinde, akünün şarjı azaldığında ya da yokuş yukarı giderken de “Hadi benzinli, uyumaaa!” komutunu yolluyor.
Tüm bu olup bitenleri, otomobilin orta konsolundaki özel bir göstergeden izliyorsunuz. Hem de ne izleme. Kaptırdın mı kendini, sanırsın ki Avatar’ın çizgi filmi oynuyor.

Farklı bir his elbette
Peki, hibrit bir otomobil kullanmak farklı mı? Kimi zaman pek fark etmeseniz de elbette farklı bir his. Bir kere “Daha az tüketebilecek miyim bakalım” diye sürekli bir yarış halinde oluyorsunuz. Fabrika verilerine göre 100 km’de 3.8 lt tüketiyor. Ama ben 45 litre depoyla 750 km yaptım. Eh, o da acemilik payı. Ayrıca, “Normal otomobil gibi kullanacağım” inadındaysanız, o zaman tüketim artıyor, çünkü genelde 1.8 lt motor devrede oluyor. Zaten “performans manyağı” bir otomobilden çok, “tasarruf kahramanı” olma hevesinde bir araç. Çevreci olmasının da amacı bu.

Haberin Devamı

Hibritlerden hibrit beğen

Haberin Devamı

Prius üç ana hibrit sisteminden birine sahip. Yani gerektiğinde bir süre elektrikli olarak da gidiyor. Fiyatı 1.8 lt motor ve hibrite teşvik olmaması nedeniyle biraz yüksek. Ama Prius’un teknolojisini taşıyan Yaris hibrit daha uygun gelebilir.
Elektrik motorunu sadece benzinli motora destek amacıyla kullanan Honda’nın hibrit sistemiyse, Türkiye’de CR-Z modeliyle yer alıyor. O da yakışıklı ve sportif bir otomobil. Bunun yanında “mikro hibrit” olarak nitelenen, “Start&Stop” sistemli araçlar var ki, elektrik motoru olmayan bu araçlardan şu an sizde bile olabilir.

Haberin Devamı

Nasıl bir şey şu hibrit dedikleri...

HAFTANIN GÜZELİ

Büyüyünce TIR olacak inşallah amcası!

DaIhatsu’nun Tokyo Fuarı’nda sergilediği konseptlerden biri olan ve bana göre de en ilginci, kuşkusuz FCDeck. Her ne kadar fotoğrafta “dev” bir TIR çekicisiymiş gibi görünse de aslında öyle değil. Hepi topu 3.4 metre uzunluğu, 1.5 m genişliği ve 2 metreye yakın yüksekliğiyle olsa olsa TIR’cık olabilir. Her ne kadar Renault’nun Magnum modeline benzese de onun gibi olması için bin fırın ekmek yemesi lazım. İnşallah büyüyünce TIR olacak amcası!