Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Uçan otomobil rüyası otomobilin icadı kadar eski. Önceki denemeler pek trajik sonuçlanmış olsa da “havada uçan karada kaçan” arabalar yakında gerçek olacak

Gökyüzünde korna çalma hevesi

1949 yılında yapılan Aerocar 5 dakikada uçaktan otomobile dönebiliyordu.

K

Gökyüzünde korna çalma hevesi
üçüklüğümde bazı reklamlarda “Otomobil uçar gider” şarkısını dinlediğimde, “gökyüzüne çıkayım da oradan bir kornaya basayım” gibi bir hayal kurmamıştım. Ancak otomobilin “gerçekten” uçup gitmesini hayal edenlerin sayısı az değil. Hele trafik sıkışıklığında, olmadık hayallere kapılanlarımız olduğunu düşünürsek.
“Ulen bir uçan otomobil çıksa, varımı yoğumu satar alırım!” düzeyine şimdilik erişmese de böyle bir hayal kuran arkadaşımız varsa iyi bir haber verelim. Sanırım bir aksilik olmazsa, 2015 yılına kadar Amerika’da piyasaya çıkmaya başlayacak. Hatta şimdiden internet üzerinden ön sipariş için 10 bin dolar yatırmak yetiyor. Başlangıç fiyatıysa
279 bin dolar. Amerika’da yollarda kullanım izni var. Kullanmayı öğrenmek için 5 saat eğitim yetiyormuş zaten. 660 km yol gidebiliyor bir depoyla. Üstelik yerdeyken 100 km’de 6.7 litre tüketerek, en baba ekonomik otomobil modellerine kafa tutacak yapıda.

Sportif modeller de var
Daha iyi görünsün diye modifiye etmek isterseniz, geniş taban lastikler bu araçta pek hoş durmayabilir. Zaten lastikler görünmüyor bile. Performans egzozu takmanızın da makul olmayacağı kesin. Zaten hepi topu 100 HP motoru var. Ayrıca uçarken daha fazla “bağırtmanın” da anlamı yok. Bu otomobille yolda giderken Tarkan’dan bile ünlü olabilirsiniz, kesin bilgi!
Şayet bu model size biraz “ağır abi” gibi geldiyse, şöyle daha sportif filan bir şeyler de var. Geçtiğimiz günlerde bir başka firma SkyRunner’ı çıkarttı. “Uçan hobi aracı” diye tanımlanan SkyRunner, bir tür arazi aracı gibi.
Ford’un Focus ile Fiesta’da kullandığı 1.0 lt üç silindirli minik ve teknolojik motoruna sahip araç 125 HP güce sahip. Pek fazla bir “gövde” bulunmadığından, “yerdeyken” 0’dan 100 km/s’ye 4.3 sn’de çıkıyor ve 185 km/s hız yapabiliyor. Havadaysa hızı 88 km/s. Üstelik bir önceki Terrafugia’nın modeline göre avantajı, illa bir “havaalanı” istemiyor. İn çayıra çimene, gitsin. Üstelik toprak yollar, kumsallar gibi yerlerde kullanılmaya daha uygun bir araç. Yani otomobil olarak. Düşünüyorsanız, Amerika fiyatı 119 bin dolarcık. Bir de Amerika’da 12 saatlik uçuş sertifikası programına katılmak gerek. Satışı gelecek yıl başlıyormuş.
Tabii bu modeller, gerçek anlamda uçmayı ve pazara sunulmayı başarabilen ender örneklerden. Çünkü uçan otomobil denemeleri öyle birkaç yıllık bir geçmişe sahip değil. Ve tamamı da başarılı değil.

Yolda kazalardan koruyor
Şöyle bir kaynaklara göz gezdirince, ilk denemelerden birinin 1917’de yapıldığını gördüm. Curtiss Autoplane kanatları olan ilk otomobil sanırım. 1919’da Glen Curtis tarafından tanıtıldığında bir dönüm noktası olabileceği belirtiliyordu. Aslında lüks
bir modeldi. Araç şoförlü kullanılıyordu ve iki de yolcu alabiliyordu. Havada
110 km/s hız yapabilmesi öngörülmüş ama pistten kalkması nasip olmamış, o da ayrı mesele. Çünkü I. Dünya Savaşı başlamış.
Mimar ve buluşlara meraklı Robert Edison Fulton’ın Airphibian modeliyse 1945’te ortaya çıkmış. Üzeri açılabilen bir otomobilken, arkasına sonradan takılan büyük kuyruğu ve kanatları vardı. Havacılık Dairesi’nden izin almış hatta Charles Lindberg bile onu uçurmuştu. Ama ilgi çekmedi ve üretilemedi.
1966’daysa Henry Dreyfuss’un Convaircar’ı çıktı. Bu araç, bildiğiniz fiberglas gövdeli otomobilin, motor ve kanatlara monte edilmesiyle ortaya çıkıyordu. 190 beygirlik ayrı bir uçak motoru vardı. Kendi motoruysa sadece
25 HP’ydi. Polaroid’in ünlü kamerasını da tasarlayan Dreyfuss’un Convaircar’ı ilgi çekti ancak test uçuşunda düşüp de pilotu ölünce tarihin sayfalarında kaldı.
Airphibian’dan esinlenen Moulton Taylor, 1949’da Aerocar’ı yaptı.
5 dakikada uçaktan otomobile dönebiliyordu. 1950’lerde 25 bin dolar fiyata sahipti. Şimdilerde restore edilmiş örnekleri 2 milyon dolardan fazlaya satılıyor. Başarılı nadir örneklerden.
1953’te Buick’te çalışan Dewey Bryan, Autoplane adında bir araç yaptı. Üç prototip geliştirdi. Kanatlar katlandığında aracı yolda kazalardan da koruyordu! Yıllar süren çalışmalar sonucu üçüncü prototipini uçururken düştü. Basit bir ikaz lambası yanmamış ve kanatlardan birinin tam yerine oturmadığını ona haber vermemişti.
Mizar ise bir Ford Pinto otomobile Cessna Skymaster kanat ve motorları takılarak yapılmıştı. Kanatlar çıkabiliyordu. 19 bin dolara satılacaktı. Ancak otomobil o dönemde pek güvenli kabul edilen bir model değildi. Tasarımcı Henry Smolinski ve pilotu bir test sürüşünde hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

Gökyüzünde korna çalma hevesi

Haberin Devamı

HAFTANIN GÜZELİ

Haberin Devamı

“Ben baykuş değilim, sinir etmeyin adamı!”

Bazen otomobillerin durdukları yerde bile konuştuklarını düşünürüm hep. Bu arkadaşın da pek bir “atarlı” olduğu kanısındayım. Sanki onunla gençliğinde sürekli dalga geçip “Baaayyykuşşşş, Bayyykuşşş” diye arkasından bağırmışlar, o da buna acayip sinir olmuş gibi. Her gördüğüne “Ben baykuş değilim arkadaş, sinir etmeyin adamı!” diyor sanırım. Her ne kadar önden gerçekten de baykuş bakışlarına sahip olsa da kendisi bir Aston Martin. 1939 civarında konsept olarak yapılmış. Asıl adı Aston Martin Atom. Aerodinamik, alüminyum gövdeli ve dört kapılı lüks bir sedan olarak tasarlanmış. Halen “taş gibi” sağlam ve “sağ” olarak yaşıyor. Ve tabii ki emin ellerde. Bence sinirlenmesin artık, çünkü kim ne derse desin, dünyada tek!