Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Takıntı derecesinde bağlandığımız ya da vazgeçmekte zorlandığımız şeyler yok mu? Peki tüketiciler ya da araç kullanıcıları arasında? Okuyalım bakalım...

Hadi bakalım, şu yazıyı okumaya başladıysanız benim için küçük bir şey yapın... Arkanıza yaslanın ve bir süreliğine kafanızı toplayıp, düşünün. Tutku ya da takıntı düzeyinde bağlı olduğunuz bir şey ya da bir şeyler var mı? Yapmayıııınnn, “Kesinlikle yok!” demeyin lütfen. Bir kez daha düşünün. Gözden kaçırmış olmayasınız? Hani vazgeçemediğiniz, siz farkında olmasanız da ısrarla savunduğunuz...
Tamam ben başlayayım. Garajda öylesine durmakta olan ve kendisi, birkaç yıl sonra neredeyse evlendiğim yaşa gelecek (22 yaşında kendi) eski otomobilimi satmamakta direnmem gibi bir takıntım var. Veya bana uğursuz geldiğini düşünüp, önemli günlerde giymediğim tişört veya gömleklerim gibi. Depoda yer işgal etmenin ve varlıklarıyla beni mutlu etmenin dışında, pratikte
işlevi olmayan koliler dolusu dergilerim, maket otomobillerim.
Yok yok, göbek adım Galip Derviş değil, merak etmeyin...
Siz kendinizle ilgili olabilecek şeyleri düşünmeye devam edin, ben biraz da Türk tüketicisinin, Türk sürücüsünün bağımlılık hissettiği konulara girip-çıkayım...
Örneğin bir dönem Türkiye’de otomobil alınacağı zaman “sedan” saplantısı bulunurdu. Bunu elbirliği ile aşmayı başardık bir miktar. Türkiye’de satılan otomobiller arasında sedanların payı, bu yılın ilk 6 ayında yüzde 44 civarında. Geçen yıl aynı dönemde bu oran yüzde 46’ymış. 2011’de de yüzde 49. Anlaşılacağı üzere, “Arkasında bagajı olmayan otomobil satın almam!” ısrarı günler, pardon yıllar geçtikçe azalıyor. Adamlar hatchback otomobillerin bagaj hacimlerini artırıp duruyorlar, boşuna değil tabii. Etkisini göstermiş.

Haberin Devamı

Asla ama asla vazgeçemem  senden


Mitsubishi Maraton otobüslerinin fren diskleri Türkiye şartları için değiştirilmişti (üstte).
Türkiye’de bir ara sedan saplantısı vardı: “Arkasında bagajı olmayan otomobil
satın almam!” (altta).

Asla ama asla vazgeçemem  senden

Kimisinde de çok direndik
Elbette bazı takıntı ve tutkuları aşmamız da pek kolay olmadı. Hatta direndik, alternatif yollar bulduk, olmadı, doğrudan şikayette bulunduk!
Örneğin otobüsle memleketten gelirken ya da memlekete giderken yolcuların fazlaca eşya taşıma alışkanlığının geçmişi yeni değil. Bu, otobüs şirketlerini fazla yakıt tüketme ya da bagajda yer yaratamama gibi sıkıntılar içine sokarken otobüs üreticilerini de bir hayli zorlamış zamanında. Nitekim 1980’li yıllarda Türkiye’de üretilmeye başlanan Mitsubishi Maraton otobüslerinde bu yaşanmıştı. Yokuş aşağı inişlerde durmuyor şikayetleri almaya başlayan Temsa, bunun için bir inceleme başlatmış. Lisansör Mitsubishi’den de uzmanlar gelmiş. Nedeni bir süre sonra bulunmuş. Japonların koydukları fren disklerinin, aşırı yüklü Türk versiyonlarda yetersiz kaldığı anlaşılmış. Sonuçta diskler değiştirilmiş, otobüslerin frenleri neredeyse kamyonlarınkine yaklaşmış.
Bir hikaye de, sarı taksilerimizle ilgili. Ülkemizde Kuş Serisi’nin üretimine son verildiğinde, taksicilerin büyük bölümü “Şimdi ne yapacağız?” telaşına girmiş. Çünkü taksi esnafı, bu otomobilleri bakım kolaylığı, ucuz yedek parçası ve her
yola girmesi nedeniyle yoğun olarak kullanıyordu. Üretimi bitince, “Peki ne kullanacağız şimdi?” durumu doğmuş doğal olarak. İşte bu arada, her nasılsa Kuş Serisi’nin, özellikle de Şahin’in Mısır’da üretilmeye devam ettiği öğrenilmiş. Bir grup taksi esnafı, Mısır’daki fabrikaya mektup yazmış tabii. “Ne olur, bize de satın! Üstelik büyük partilerde alacağız...” Ancak Mısırlı firmanın, Tofaş’ın izni olmadan ihraç etmesi mümkün değilmiş.
Ve son bir örnek daha. Otokar’ın ürettiği Magirus minibüsler, piyasanın neredeyse yüzde 80’ini elinde tutuyordu bir dönem. 1980’lerde, Otokar Koç Holding tarafından devralındığında, yeni model için çalışmaya başlanmış elbette. Bu sırada Magirus minibüslerin vites kolunun, sürücüden çok geride olduğu, bunun düzeltilmesinin yerinde olacağı düşünülmüş. Ama yeni model çıktığında, minibüsçülerden tepki de gecikmemiş:
“Siz bizim vites kutumuzun yerinden
ne istiyorsunuz? O bizim raconumuzdu!”
İyi pazarlaaaarrrrr....

Haberin Devamı

Asla ama asla vazgeçemem  senden

Haberin Devamı

HAFTANIN GÜZELİ

Yola çıkmaya ‘Haaaazzıııırıııımmm!’

Çocukların olduğu kadar büyüklerin de (ki aralarında kendimi de sayabilirim utanmadan) sevgilisi olan Sünger Bob-Kare Pantolon’un (eskiden kare şorttu, değişiverdi Türkçesi) en önemli laflarından biri “Haaaaazzzııırıııımmm”dır. İnsan bu Toyota’yı görünce, aynısını söylemek istiyor bağırarak. Japon üreticinin, San Diego’da kutlanan Sünger Bob Günü nedeniyle hazırladığı ve dünyada tek örneği bulunan aracından söz ediyorum. 2014 model Highlander modelinin bir tanesini, dıştan tamamen Sünger Bob resimleriyle kaplayan Toyota,
iç mekanını da onun sarı renklerinde deriyle döşemiş. Koltuk kafalıklarında da bu sevimli gülen yüze rastlanırken, tavana deniz görüntüsü verilmiş. Kısacası onunla yola çıkmaya haaaaazzzırrrlarrrrr!