Sevgi alışverişi yapmayın
Kendinizi sevdirmek ya da bir ortamda kabul ettirmek için olmadığınız biri gibi davranmanıza gerek yok. Sevmek isteyen herkes, sizde sevecek bir şeyler bulacaktır. Sevmek istemeyen için ise ağzınızla tuttuğunuz kuşun kanadı sorun olacaktır. Sevgi dilencisi olmak sizi daha da küçültür. Bir süre sonra sevgi beklediğiniz kişilerin, halinize üzüldükleri için sizinle görüştüklerini fark edebilirsiniz.
Kanıta ihtiyacınız yok
Söylediğiniz herhangi bir şeyi ya da başınıza gelen herhangi bir olayı ispat etmeniz, delil toplamanız gerekmez. Size inanmak isteyen kişiler zaten inanırken inanmak istemeyenler gerçeği en somut haliyle dahi gösterseniz “Öyle diyorsun ama ben yine de pek ikna olmadım” diyebilirler. Siz kendinizi kanıtlamaya çalıştıkça onlar kendilerinde sorgulama hakkını bulurlar. Bu durum, bir yarayı kaşımak gibi gitgide kısır döngüye girer ve derinleşir.
Dürüst olalım, herkesin sevmediği kişiler var
“Herkesi çok seviyorum” ya da “Herkesle iyi geçinmeliyim” şeklinde bir
Hayatımız boyunca çoğunlukla bizi mutlu eden şeyleri bulmaya çalışırız. Kendimizi tanımak, hayatımızı daha kaliteli hale getirmek için bizi mutlu eden şeyleri arayıp bulmanın yanı sıra mutsuz eden şeyleri de fark etmemiz gerekir. Belki de bizi mutluluktan uzaklaştıran başlıklar alışkanlıklarımızda gizlidir. Günlük rutinlerimiz dışında farkında olmadan negatif olarak yaptığımız ve tekrarladığımız durumlar bir süre sonra alışkanlığa dönüşebilir. Hatta bir süre sonra bu alışkanlıkları huyumuz, karakterimiz olarak adlandırıyor olabiliriz. Hayatımızı zorlaştıran rutinleri değiştirmek ise mutlu olduğumuz anları çoğaltabilir.
Son dakikacı olmak
Her işi bekleterek son dakika yapmak, bir süre sonra günlerimizi aceleyle tamamlamamıza sebep olabilir. Başlangıçta “En güzeli olması için bekliyorum, titizleniyorum” şeklinde yaklaşılan bir süreç, sonunda en hızlı şekilde tamamlanmaya çalışılır. İşleri son dakikaya bırakmamak için zaman yönetimi yapabilmek, zamanımızı değerlendirirken sorumluluk ve mola alanlarımıza özen göstermek, yapılacak işle ilgili motive
Yeni yıla girmemize yaklaşık bir ay kaldı. Bazı olumlamalar yaşamımıza katkı olurken 21 gün tekrarlanmaları gerekir. Bu sebeple yeni yıl için arzuladığımız olumlamaları önümüzdeki 21 günde yapabiliriz. 21 gün olumlama yapmak, pozitif yaşam felsefesini anlamamıza yardımcı olurken günlük yaşantımızda da pozitif bakış açısı oluşturur.
Yeni yıla girerken enerjilerimizi yükseltecek bazı olumlamalar:
- Şu andan itibaren enerjim hızla yükseliyor.
- Geleceğim için umut doluyum.
- Kendimi seviyorum.
- Bolluk alanım hızla artıyor.
- Yaşamıma her an bana katkı olacak insanlar dâhil oluyor.
Son dönemde pozitif enerji denince insanların aklına “sürekli pozitif olmak” algısı gelmektedir. Hatta birçok insan kendini mutlu ve pozitif olmak konusunda zorunlu hissetmekte, hiç negatif hissetmeye hakkı yokmuş gibi düşünmektedir. Bunun temel sebebi pozitif enerjinin daima en üst seviyede sürüp gittiğinin ya da yaşamdaki tüm imtihanlardan muaf olunduğunun zannedilmesidir. Her iş alanında olduğu gibi pozitif bakış açıcı geliştirilmesi beklenen iş alanlarında da olumsuzluklar olabilmektedir. Bu yazımızda pozitif enerjinin ne olmadığı konusunda bizlere farkındalık kazandıracak ipuçları vermeyi seçtim.
Pozitif enerji, spiritüel yaşam, pozitif bakış açısı:
- Daima pozitif olacağımız anlamına gelmez.
- Hastalıklarımızı tedavi etmez (Tıbbi müdahale ve tıbbi alan hekimlerin, sağlıkçıların alanıdır.)
- Hayatımızda her şeyin yolunda gideceğini taahhüt etmez.
- Herkesin bize iyi davranmasını sağlamaz.
- Bizi gerçeklikten uzaklaştırıp savunmasız kalmamıza neden olmaz.
- Kötü niyetle yapılan işleri ya da durumları kamufle etmez.
Bazen güne çok dinamik başlasak da daha günü yarılamadan enerjimizin düştüğünü fark ederiz. Bunun temel sebebi gün içinde uğraştığımız konuların enerjimizi hızlı tüketmesidir. Çoğunlukla bedenen olmakla birlikte ruhen ve zihnen de enerjisel olarak tükeniriz. Yaşam enerjimiz düştükçe gün içinde yapacağımız tüm eylemler bizler için daha ağır bir yük haline gelir.
Yaşam enerjimizin düşmesinin temel sebeplerinden biri bize ait olmayan enerji alanlarına dâhil olmamızdır. Bir başkasının sorumluluk ve aura alana dâhil olarak onun hayatını kolaylaştırmak istedikçe kendi yaşam enerjimizi eksiltmeye başlayabiliriz. Özellikle karşı taraf bizden net bir şekilde yardım talep etmemişse ve amacımız karşı tarafın onay ve takdir alanına hizmet etmekse otomatik olarak kendi enerji alanımızdan eksiltmeye başlarız. Bununla beraber özellikle negatif insanları pozitife çekmek için harcamış olduğumuz gayret ve emek de enerji alanlarımızın azalmasına sebep olur. Çünkü negatif insanı pozitife çekmek, pozitif insanı
POZİTİF GÖSTERECEK BEDEN DİLİ HAREKETLERİ
Sözlerimiz kadar beden dilimiz de iletişimimiz için etkendir. Çoğunlukla ne söylediğimiz kadar nasıl söylediğimiz de vermek istediğimiz mesaj için önemli bir değer taşır. Kontrollü olabilmek, bedenimizi yönetebilmek, diyalog sürecinde hem bizi kazançlı tarafta tutar hem de daha çekici, daha pozitif bir enerji yaymamızı sağlar. Sözlerimiz ve davranışlarımız ortak frekanstan yayılmaya başladığında kendimizi en iyi şekilde ifade etme zeminini oluşturmuş oluruz.
İşte bizi daha pozitif gösterecek bazı beden dili hareketleri:
Omuzların açık ve dik durması
Duruşumuz ne kadar dik olursa o kadar kendimizden emin görünürüz. Bu duruş, karşı tarafa güven vermekle beraber omurga üzerinde hizada duran çakralarımız için de daha dengeleyici ve rahat hissettiren bir alan oluşturur. Özgüvenimizin arttığını hissederiz. Zihnimiz beden hareketlerimize göre daha kolay programlanacağından bedenimiz de kaygı ve panikten uzaklaşacaktır.
Göz teması kurmak
Gözleri daima kaçırmak çekingen bir duruş
İletişimde “ne” söylediğimiz kadar tabii ki “nasıl” söylediğimiz de önemlidir. Bununla birlikle seçtiğimiz kelimeler cümlenin etki alanını genişleterek verilmek istenen mesajı karşı tarafa daha fazla iletecektir. İşte o cümlelerden bazıları:
'Söylediklerini düşündüm'
Karşı tarafı dikkate aldığınızı ve konu üzerine yoğunlaştığınızı gösterir. Dikkate alınmış olmak anlaşılmayı kolaylaştırır. Anlaşılan insanın öfkesi yatışır ve konuya daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaya başlar.
'Senin için yapabileceğim bir şey var mı?'
Bu soru, genel geçer bir teselliden çok daha fazlasıdır. Kişi kendini değerli hissetmekle beraber yaşadığı sorunda yalnız olmadığını da fark eder. Sorunları ya da gündemi gözüne daha aşılabilir gelir. Ayrıca sizi diğer insanlardan farklı bir yere koymasını da destekler. Siz kişiyi özel hissettirdikçe geri bildirimlerde pozitif olacaktır.
'Senin olduğun her yer güzelleşiyor'
Kişinin güzelliğinden, hoşluğundan ziyade ortama kattığı enerjiyi fark etmeniz, onun varlığını onurlandırmanız özgüvenini
Çoğu zaman etrafımızdaki kişilerin hakkımızda ne düşündüğünün bizim için önemli olmadığını söylüyor olabiliriz. Fakat iç sesimiz ve taban enerjimiz, her zaman bir parça başkalarının bizi kabul etmesini, varlığımızı olduğu gibi onaylamasını ister ve bu gayet normaldir. Peki, olduğumuz yerde kabul görüp görmediğimizi nasıl anlarız?
Kabul görmek, bir noktada varlığımızın, karakterimizin, düşüncelerimizin kendimize ait olduğunu, hayatı yaşama şeklimizin böyle olduğunu gösterme halimizdir. Kendi sınırlarımız, kendimizi ifade etme şekillerimiz ve önem verdiğimiz her şey kabul alanımızı belirler. Kendimizi kolay ifade edebildiğimiz, sevdiğimiz şeyleri rahat söyleyebildiğimiz, kendimizi sürekli düzenlemek zorunda kalmadığımız, söylediklerimizin yanlış anlaşılmasından korkmadığımız alan, etkileşim içinde olduğumuz kişilerin yanında gerçek kendiliğimizi yaşadığımız alandır. Yargıdan uzak, baskılanmamış olan yer kabul alanını oluşturur.
Diğer taraftan karşımızdaki kişiyi de aynı oranda kabul etmemiz gerekir çünkü uzun soluklu