Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merkez Bankası enflasyonla mücadelede politikasını baştan bu yana faizleri yükseltmek olarak belirledi. Fiyatların yükseldiği bir ekonominin kaynağında ısınan iç talep yahut aşırı bir ekonomik canlılık varsa, ekonomiyi soğutmak için ya para miktarı kısılır ya da hükümet harcamalarını azaltır. Ya da her ikisi.
Ancak biz biliyoruz ki, Türkiye ekonomisi iki yıldır ve giderek ağırlaşan biçimde yavaşlıyor. Merkez Bankası’nın çeşitli analizlerinde bu gelişme gözleniyor ve yayınlarında ortaya konuluyor. Buna rağmen faizler neden yükseltiliyor? 

İngiltere örneği
5 Haziran’da toplanan İngiliz Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu faizlerde bir değişiklik yapmadı. Oysa sınıf arkadaşım olan ve son zamanlarda İngiltere’de hayli şöhretli hale gelen PPK üyesi, Profesör David Blanchflower aykırı oy kullanarak 25 baz puanlık faiz indirimi talep etmiş.
İngiltere’de şu anda enflasyon yüzde 3.3 ve yıl sonunda yüzde 4 olması bekleniyor. İngiliz PPK üyelerinin genel eğilimi de tıpkı bizim MB yetkilileri gibi faizleri artırmakmış. Ancak Danny’nin (David Blanchflower) “Ekonomide yavaşlama eğilimi var” uyarısı ve faizin indirilmesi talebi etkili olmuş. Mervyn King gibi güçlü bir başkana rağmen, faiz indirilmese de diğer 8 üye (şimdilik de olsa) faizlerin aynı düzeyde kalmasına razı olmuş.
Kısacası, enflasyonist eğilimler olsa bile ekonomik yavaşlama olasılığı karşısında merkez bankaları faiz artırmakta zorlanıyor. ABD Merkez Bankası FED de bir süredir, aynı nedenle faiz artırımını pek dile getirmiyor.
Dış şoklara dayalı olarak oluşan enflasyonların önlenmesi elbette çok zor ve sancılı. Şu ara emtia (özellikle işlenmemiş gıda) ve enerji fiyatlarından dolayı ithal edilen enflasyonun tek başına sıkı para politikasıyla aşılması çok güç. Fakat anlaşılan, MB’nin diğer otoriterlerle uyum eksikliği var ki, önlemler toplu olarak tasarlanamıyor ve eşgüdümle uygulanamıyor. 

Diğer etmenlerin gözetilmesi
MB daha önceki açıklamalarında enflasyondaki yükselmenin (hedefin üstüne taşan gerçekleşme) 2008 yılında yüzde 3.8 olacağını ifade ediyordu. Bu daha da artmış olabilir. Ancak bu 3.8’in 1.5-2.0 puanı kura bağlanıyor ve biz biliyoruz ki, faiz yüksek tutuldukça içeriye gecelik sıcak para park ediyor ve kuru baskılıyor. Yani, bir anlamda, MB enflasyonla mücadelede faiz yoluyla sadece talebi düşürmüyor, aynı zamanda da kuru kontrol ederek hedefine ulaşıyor.
Bu politika, kuşkusuz, doğru değil. MB büyüme ve dış açık gibi sıkıntılarının bulunmadığını, tek hedeflerinin enflasyon olduğunu belirtse de biz öteden beri bunun hatalı olduğunu yazıyoruz. Çünkü ekonominin başka alanlarındaki kırılganlık enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor. Nitekim MB’nin dış açığın önlenmesi gibi bir hedefi bulunmasa da o açığın nasıl finanse edileceği sorunu onu bir hayli zorluyor.
Küresel gelişmeler nedeniyle gelişen enflasyonist baskılar karşısında MB’lerin çok dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Aşırı sıkı para politikaları ekonomide gereksiz durgunluklara neden olabilir ve çıkış çok daha zor ve maliyetli hale gelir. Bu nedenle, hem para politikasındaki disiplin “makul ölçülerde” sürdürülmeli, hem de diğer politika araçları eşgüdüm içinde yönetilmelidir. Tekrarla, MB’nin cengâverliğe soyunması çok mahzurlu olabilir.