Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de yaşayan Amerikalı gazeteci Andrew Finkel bundan epeyce yıl önce bir gazetede yer alan söyleşide Türkiye üzerinden 75 milyar dolarlık uyuşturucu geçtiğini iddia etmişti. Rakama şaşırmıştım. Olağanüstü derece yüksekti.
Çünkü 1993 yılında Türkiye’nin tüm ihracatı 15 milyar dolar kadardı. 2000 yılında bile 28 milyar dolardı. 75 milyar doları bulması ise ancak 2005 yılında gerçekleşti. Ancak belki o tarihe dek Finkel’in verdiği rakam daha da büyümüştü.
Bir süre sonra bir yemekte gördüğüm Finkel’e bu veriyi nereden elde ettiğini sordum. O da bana “Basın ve çeşitli yerlerde okuduklarım” dedi. Bu yanıt elbette çok tatmin edici değildi. Bir yerlerden bir şeyler öğrenilmeliydi ki, ortada somut bir rakam belirtilmişti. Üstelik Türkiye’nin 1970’li yıllarda uyuşturucu nedeniyle Amerika’nın baskısıyla haşhaş ekimini yasakladığını da unutmayalım. 

Türkiye’de de yaygınlaşıyor

Uyuşturucu sektörüyle Türkiye’nin de yakından ilgilenmesi gerekiyor. Hem insanlık açısından hem de kendi çocuklarımızın korunması açısından. Çünkü son zamanlarda yetkililer daha sık biçimde varlıklı kesimlerin çocukların arasında uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığını uyarıyor.
İşin ekonomisi ayrı bir boyut. Ancak böylesi bir insanlık düşmanıyla mücadele ederken ekonomik önlemler yahut sektörün ekonomik boyutlarının bilinmesi büyük önem taşıyor. Bu aşamada hemen şu bilgiyi verelim ki, Finkel’in verdiği rakam ticaretin büyüklüğü. Türkiye ekonomisinde kalan rakam elbette bunun bir kısmı.
Uyuşturucu işinin çok yüksek katma değerle çalıştığını belirtmeye gerek yok. Risk yüksek olduğundan kâr da yüksek oluyor. Bu nedenle ne denli iyi mücadele edilirse fiyat yükseldiğinden kullanımı hem teknik hem de ekonomik nedenle zorlaşıyor.
Sektörün üç önemli aşaması var. Birincisi, hammadde üretimi. Bu daha çok Afganistan ve çevresindeki bazı ülkelerde yapılıyor. Yetkililer doğrudan üretimde Türkiye’nin pek bulunmadığını belirtiyor. Bununla beraber, Türkiye ikinci aşamada devreye sokuluyor.
Bu da ulaştırmanın en büyük kısmının gerçekleştirilmesi (en uzun mesafe Türkiye ve deniz yolları) ve bir zamanlar belli bölgelerde basit proseslerde bulunmada oluyor. Sektörün bir de dağıtım tarafı var. Kuzey Amerika’da dağıtım büyük ölçüde İtalyan, Rus ve Latin mafyalarının elinde.
Türklerin pek bir rolünün olduğu söylenemez. Ama Avrupa’da bazı uyuşturucu baronlarının Türk olduğu bundan 10-15 yıl önce ortaya çıktı. 

Uyuşturucu ile terör bağlantısı

Uyuşturucu ticaretinin terörü finanse etmekte, terörün de uyuşturucu işini gerçekleştirmekte nasıl bir role sahip oldukları ortaya çıktı. İşte hem bu nedenle hem de çocuklarımızı korumak için Türk narkotik servisi son yıllarda uyuşturucuyla amansız bir mücadele veriyor.
Baba filmini hatırlayınız; Baba Don Corleone mafya konferansında diğer mafya liderlerine kaçak içkiye devam edeceğini ancak uyuşturucu işinin dışında kalmak istediğini çünkü çocukların bundan zehirleneceğini söyler. Uyuşturucu ve AIDS çağımızda mücadele edilmesi gereken iki amansız sorun. Çocuklarımız için. Bilmem anlatabildim mi?