TÜİK’in yaptığı gelir dağılımı araştırmalarında olumlu bir sonuç görülmüştü. 2002 yılından başlayarak 2005 yılına dek gelir dağılımında sürekli bir iyileşme gözlenmişti.
Krizle beraber çok bozulan gelir dağılımı faizlerdeki hızlı inişle en varsıl kesimi aşağıya çekmiş ve istihdamın yeniden canlanmasıyla da yoksulluğu azaltmıştı. Böylece her yıl gelir dağılımı bir ölçüde düzelme göstermişti.
Yükseler ve Türkan’ın TÜSİAD araştırmasında da 2002-2006 döneminde hane halkının harcama yapısında da değişimler olduğu görülüyor. Gıda harcamaları azalırken, ulaştırma masrafları artmış. Ancak bu kısmen artan enerji fiyatlarına bağlanabilir. Öte yandan, 2002-2004 ortalamasına göre (yüzde 17) tasarruf eğilimi 10’a düşmüş. Yani vatandaş fütursuzca bir tüketim eğilimine girmiş. Bunun karşılığında da olasılıkla hem bireylerin borçları artmış, hem de devletin
.
En büyük yoksulluk tarımda
Bireylerden yoksullar sadece borçlanarak geçiniyor. Toplumun yüzde yarısının geliri tüketiminden az. Bu nedenle borçlanarak geçiyor. Bu veriler 2002 yılında daha da kötüymüş. Halkın üçte ikisi borçlanarak ya da çeşitli yardımlarla geçiniyormuş. Özellikle en alt gelir grubunda (yüzde 20’lik dilim) ciddi bir düzelme olmuş. Fakat bu arada en zengin kesimin de tasarruf eğiliminde düşüş olmuş.
Tabii insan merak ediyor: Borçlanma mekanizması nasıl çalışıyor? Akraba ve arkadaşlardan mı, cemaatlerden mi? Belediyeler mi yardımda bulunuyor, yoksa devlet mi?
Araştırma kimin yoksul olduğunu da bakmış: Fertlerin yüzde 18’i yoksul. Yüzde 15’i de göreli yoksul. Bunlarda da daha çok ücretsiz aile işçisi (yani çiftçi), işsiz ve çalışma çağında olmayan nüfustan oluşuyor.
Bu arada maliye politikalarının gelir dağılımını düzeltme niteliği tartışılabilir. Ancak 2003-2006 döneminde (vergi ve sosyal güvenlik primleri artsa da) sosyal harcamalarda da (özellikle sosyal ve koruma programları) belirgin artışlar gözlendi.
Gelir dağılımı çalışmasına göre 2002 yılında günde 4.3 doların altında geliri olan yoksullar 20.7 milyondu. 2006 yılına gelindiğinde bu sayı 9.7 milyona düştü. Anlaşılması zor olan, bu kadar kısa sürede ne oldu da sayı yarıya indi? Bize kalırsa burada YTL’nin dolar karşısında değer kazanmasının büyük rolü var.
Öte yandan krizden sonra faktör gelirlerindeki dağılımın değişmesinin gelir dağılımını düzeltmeye büyük katkısı olduğu da belirgin olarak ortaya çıkıyor. 2002 yılında ücret ve devletin karşılıksız transferleriyle elde edilen gelir yüzde 56 iken, 2005 yılında yüzde 66’ya çıkıyor.
Burada üç etmenin etkili olduğu söylenebilir; birincisi, faizlerin düşüşüyle sermaye gelirlerinin 9.3 puan gerileyerek yüzde 34’e gerilemesi; ikincisi, 2004 yılında asgari ücrete yapılan bonkör zam ve üçüncüsü, devletten yapılan karşılıksız transferlerin milli gelir içindeki payının yüzde 6.9’dan 9.4’e çıkması.
Özetle, yoksulluk kriz sonrası azalmış, gelir dağılımı düzelmiş. Ama 2006’dan sonra hava yine değişmeye başladı. Bakalım şimdi ne olacak?
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024