Her gittiğim yerde işlerin durgunluğundan bahsediliyor. Durgunluk Avrupa’ya da sıçramış durumda. Geçen hafta Koç Holding Beyaz Eşya Grup Başkanı Aka Gündüz Özdemir ihracat rakamlarındaki sıkıntıyı açıkladı. Kaldı ki, 2006 yılından bu yana Türkiye ekonomisinde bir iç talep daralması da hissediliyor.
Ancak iç talepteki bu yavaşlamayı da kendiliğinden gelişmiş bir olgu gibi göstermek pek doğru olmaz. Birincisi, 2006 yılının ortasından bu yana para politikası bayağı sıkıldı. 2008 yılında da mali disiplin güçlendi. Yani kemerler sıkılmış durumda.
Öte yandan, iç talepte kendiliğinden oluşan bir yavaşlama da gözleniyordu. Küresel etmenlerin yanı sıra özellikle iç siyasal belirsizlikler güven sarstığından iç talepte yavaşlamaya neden oluyordu.
Aşağıdaki grafikte iç talebin toplumsal psikozunun en iyi ölçütü olan Tüketici Güven Endeksi ve onun alt endeksleri (Tüketici Beklenti ve Tüketim Eğilimi endeksleri) gözleniyor. Mayıs 2006’da hızla aşağıya inen bu endeksler temmuzda toparlanmaya başlamış. Bu endeksler pek eski düzeylerine gelmeseler de 2007 yılının sonuna dek bir çöküntünün yaşanmadığı gözleniyor.
Ancak bir düzeltme yapmakta da yarar var. Tüketim Eğilimi Endeksi aralık ayından sonra inişe geçse de, Tüketici Beklenti Endeksi 2007 yılının ağustosundan sonra inişe geçmiş. Yani tüketiciler seçimlerden bir hayli rahatsızlık duymuş.
Mamafih, seçimler bitse de rahatsızlıklar bitmemiş. İç siyasal gerginlikler, örneğin AKP’nin kapatılma davası tüketiciyi tedirgin etmeyi sürdürmüş. Bu yılın nisan ayına gelindiğinde son 6 yılın en büyük rahatsızlık noktasına gelinmiş.
Hatta öylesine ki, 2002 yılında Başbakan Ecevit’in ölüm döşeğine serildiği anda veya seçim kararı alındığında (Temmuz 2002) yahut hemen seçim öncesinde (Ekim 2002) bile bu kadar tedirginlik oluşmamış. Bırakınız bu tarihleri, 1 Mart tezkeresi geçmeyip de herkesin şok olduğu anda bile rahatsızlık daha azmış.
Şimdi Mayıs 2008’den bu yana bir düzelme gözleniyor. Bu düzelmeyi kimileri Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmamasına, kimileri de başka etmenlere bağlıyor. Birincisi, temmuz ve ağustos verilerindeki yükselme buna bağlansa da, mayıs ve haziran verilerindeki düzelme bağlanamaz. Dolayısıyla genel bir düzelme gözleniyor. Bu da olumlu.
Ancak bu da abartılmamalı. Çünkü TGE (Tüketici Beklenti Endeksi) henüz seçim öncesindeki düzeyinden çok uzakta. Diğer alt endeksler de. Bu nedenle henüz iyileşme olduğu, yahut da iç talebin yeniden canlanacağı gibi yargılara varmak için çok erken.
Şimdi birileri çıkıp geçen hafta açıklanan tüketim malları ithalatındaki 7 aylık artışın yüzde 37 olduğunu belirtebilir. İç talebin pek çökmediğini savunabilir.
Bununla beraber, bu veriler 2008’de büyük bir çöküş göstermese de eski büyüme hızlarının (2003-2005) artık çok zor olduğunu açıkça gösteriyor.