Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Uluslararası piyasalardaki değişime gelince. Görünen şu; ABD Merkez Bankası FEDin faiz artırımını görüşeceği 22 Marttaki Açık Piyasa Komitesi toplantısı yaklaşıyor. Bu nedenle yatırımcılar gelişmekte olan ülke piyasalarındaki satışlarını yoğunlaştırıyor. Biz de Brezilya ya da Rusya gibi bundan nasibimizi aldık.ABDde yüksek cari ve dış ticaret açıklarının sonucu olarak doların güçsüz konumunu sürdürmesi, iç talepteki canlanmayla enflasyon baskısı endişesi yaratıyor. Yatırımcılar da enflasyonla ilgilenen FEDin, bundan sonra güçlü faiz politikasına yöneleceği korkusuyla gelişmekte olan piyasalardaki ağırlıklarını gözden geçiriyor.Daha önceki toplantılarda olduğu gibi, FEDin 22 Martta çeyrek puanlık faiz artırımı kararı alması bekleniyor. Nitekim, ABD Hazinesi geçen haftaki ihalesinde 3 ay vadeli 20 milyar dolarlık bono ihraç ederken, iskonto yüzde 2.735 ile son 3 buçuk yılın en yüksek seviyesine çıktı. ABD Hazinesinin 6 ay vadeli 18 milyar dolarlık ihalesinde ise bir önceki haftada yüzde 2.935 olan iskonto oranının yüzde 3e yükseldiği gözlendi.Hafta başında ABDnin ödemeler dengesi rakamları açıklandı. ABDye kasım ayında 89.3 milyar dolar, aralıkta ise 60.7 milyar dolar net sermaye akışı gerçekleşmişti. Analistler, ocak ayı için ABDye 60 milyar doların üzerinde net sermaye akışı açıklanması durumunda doların diğer paralar karşısında bir miktar güçlenmesini bekliyordu. Nitekim öyle oldu. Ocakta 91.5 milyar dolar sermaye girişi oldu. Buna rağmen, dolar sanıldığı kadar değer kazanmadı.Burada iki önemli nokta var. Birincisi, ABDde canlanmanın ne kadar hızlı gerçekleşeceği. İkincisi de, dünyada bazı temel malların, başta petrolün fiyatı. Gerek Ortadoğuda düştüğü konum, gerekse dünyadaki petrol fiyatları nedeniyle ABD ekonomisi çok hızlı toparlanamayabilir. Bu bilgiler de bizi, dolar ile euro arasındaki tercihte, dolara itibar etmemizi zorlaştırıyor. Gerçi ABDde faizlerin artacağı beklentisiyle doların güç kazanacağını düşünen analist de az değil.ABDde toparlanma hızlı olmaz, yani faizler da yavaş artarsa, gelişmekte olan ülkelerden çıkış da hızlanmaz. Mesela TLden çıkış çok hızlı olmayabilir. Ancak bir yandan cari işlemler açığı, diğer yandan da dış borçların ödeme takviminin yaklaşması karşısında, Türkiyede döviz dengeleri değişebilir. Bu da TLde reel faizlerin yüzde 8e düştüğü bir ortamda yatırımcı davranışını değiştirebilir. Özellikle yatırımcı eurotahvile geçip, yüzde 8den fazla getiri alıyorsa, kur tercihleri gözden geçirilebilir.Kısacası, hassas bir denge oluştu. Döviz kurunda, yakın gelecekte çok hızlı değişiklikler görünmese de, orta vadede TL cazibesini yitirmeye başladı denebilir. hgunes@milliyet.com.tr Ay başındaki Merkez Bankasının 2.4 milyar dolarlık döviz alım müdahalesi kurda sınırlı bir etki yaratsa da, hemen ardından uluslararası piyasalardaki değişen hava kuru çok daha fazla sıçratınca birçokları şaşırdı. Çünkü çıkan sıcak para MBnin aldığından daha azdı. Oysa bu gayet anlaşılabilir bir durum; Merkez Bankası döviz fazlalığını ortadan kaldırınca kur küçük bir taleple yükselebilir hale geldi. Nitekim öyle de oldu.