Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dolar kısa sürede 1.15 YTL’den 1.32’ye geldi. Bir zamanlar maaşını alan döviz bürosuna gider, parasıyla dolar alır ve gerektikçe bozardı. Böylece hem parasının değerini korur, hem de kimi zaman para kazanırdı. Bu âdet ilkönce 2000 yılında kura dayalı istikrar programına geçildiğinde, sonra da dalgalı kura geçilmesiyle tamamıyla sona erdi. Ulusal paranın dolar karşısında değeri inip çıktıkça vatandaşın başı döndü ve birçoğu bu âdeti bırakarak TL varlıklara geçti.
Bununla beraber, öteden beri eski alışkanlıkla döviz bulunduran, gerektikçe bozup harcayan, ya da borcunu ödeyen büyük bir kitle hâlâ duruyor.
Bu kitlenin 90 milyar dolardan fazla dövizi kalmış durumda. Belki sürekli olarak dolar alma alışkanlığından vazgeçtiler ama tasarrufları elden çıkmış değil ve hâlâ zaman zaman bankacılık sistemini kullanarak bu dövizleri bozuyorlar. Tabii bu da kurun düşmesine neden oluyor.
Üstelik bunu sadece vatandaşın mevduatı olarak da görmek yanlış. Döviz kredisi alıp da bu dövizi yurtiçinde bozanlar da aynı doğrultuda işlem yapmış oluyor. Yine sınır ticareti ya da kayıtsız turizm gelirleriyle elde edilen dövizler de sistemde bozuluyor. Tekrarlarsak, döviz arzı sadece ihracat, turizm ve işçi gelirlerinden oluşmuyor. Ayrıca sıcak para diye bilinen portföy yatırımları, bankaların veya reel sektörün kullandığı krediler ve doğrudan yabancı sermaye var. Ve tabii bir de bozulan dövizler.
2008 yılında ihracat, turizm ve işçi paraları gibi gelirlerin artacağı kanısındayız. Ancak ülkeye giren sermaye hareketlerinde (küresel mali kriz nedeniyle) büyük düşüş beklediğimizi ifade etmeliyiz. Sistemde (bankalar ya da Merkez Bankası) bulunan döviz rezervinin ise bu azalmayı karşılayacak nispette ya da boyutta olduğu kanısında değiliz.
Malum önceleri geçici bir nedenle kur yükseldiğinde bu bir fırsat olarak nitelenir ve dövizler bozulurdu. Ama şimdi belirsizlik arttığı için dövizini bozdurmak isteyen azaldı. Hatta aksine vatandaşlarda ciddi miktarlarda döviz alımları da oluştu. Nitekim CNBC-e mart ayı boyunca yaptırdığı bir ankette ilginç bir tabloyla karşılaştı. Soru şöyleydi:

Haberin Devamı

Önümüzdeki bir aylık süreçte döviz yatırımlarınız konusunda nasıl bir strateji izlemeyi düşünüyorsunuz?
 
-  Artırmak : % 23.86
-  Azaltmak : % 21.59
-  Değiştirmemek : % 54.55

Haberin Devamı

Demek ki, artık dövizde satıcılı değil, alıcılı bir döneme girmekteyiz. Nisan ayında elde edilecek sonuçlar bu bakımdan büyük önem taşıyor. Eğer alım eğilimi daha da artar, satış eğilimi azalırsa yeniden para ikamesinin başladığı söylenebilir. Bu durumda da cari açık oldukça ve Merkez Bankası döviz piyasasına karışmadıkça kur yükselecektir.
Bu arada bir başka gerçek de göz arzı edilmemeli: Geçtiğimiz kısa vadede YTL’nin dolara karşı devalüasyonu yüzde 14 kadar oldu, ama euroya karşı değer kaybı yüzde 25’i buldu. Kısacası, epeyce bir devalüasyon oluştu bile. Ancak bu kez yine geri geleceği yahut çabuk atlatılacağı sanılmamalı.
Artık yapı değişiyor.

TL’de değer kaybı nereye kadar