Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cuma akşamı Yargıtay Başsavcısı AKP’nin kapatılma istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açınca siyasal gündemin ana konusu bu oldu.
Hafta sonunda hemen herkes piyasaların pazartesi günü nasıl açılacağını merak etti, tahminler yürüttü. Profesyonel finansçıların beklentisi YTL’nin dolar karşısında 1.25’e, amatörlerin ise 1.30’a kadar düşeceği biçimindeydi. Açılış her iki beklentinin arasında oldu. Ancak borsada daha sert satışlar gözlendi.
Kimileri yaşanan bu gerginliğin tamamını AKP’nin kapatılma istemine bağlıyor. Hatta bu nedenle de Yargıtay eleştiriliyor. Ancak yaşanan gerginliğin tamamı bu süreçten kaynaklanmıyor. Nitekim cuma akşamı davanın açıldığı sıralarda döviz kurunda çok az bir değişiklik olmuştu. Aslı değişiklik ise ABD’den gelen bir başka önemli haberle başladı.

Haberin Devamı

FED teyakkuz halinde
Cuma günü New York’un tanınmış yatırım kuruluşlarından Bear Stearns’ün mali durumunun öylesine bozulduğu anlaşıldı ki, tam bir iflas haline geldi. Borsada şirketin hisse senedi fiyatı yarı değerine indi. Borsada büyük bir satış dalgası yaşandı. Ve nihayet pazar günü apar topar toplanan FED hem iskonto faizini 25 baz puan indirdi, hem de Bear Stearns’ün JP Morgan Chase tarafından 2 dolara satın alınmasını sağladı.
Kısacası, dün yaşanan gürültünün ana nedeni yurtdışında akla bile gelmeyecek önemli finans kuruluşlarının batma noktasına gelmesiydi. Düşünebiliyor musunuz; bu hafta bir de Lehman Brothers şirketinin batacağı dedikodusu çıktı. İnanmak mümkün değil!
Bu akşam ise FED’in önceden açıkladığı mutat toplantısı var. Bu toplantıdan piyasalar en az 75 baz puan indirim bekliyor. Belki de bu yetmeyecek, depremin durması için 100 baz puan indirim gerekecek. Ancak faiz indirimleri artık fayda sağlamadığına göre yaralı finans kuruluşlarına doğrudan yardım sağlamak belki de daha uygun çözüm.

Türkiye’nin riskleri büyük
Küresel deprem sürecinde Yargıtay Başsavcısı’nın açtığı dava elbette işe tuz biber ekti. (Gerçi yanlış anlaşılmasın; piyasalar bozulmasın diye elbette hukuk savsaklanamaz.) Fakat dünyada sarsıntı olurken Türkiye ekonomisinin çok daha fazla etkilenmesinin somut nedeni göz ardı edilmemeli:
Türkiye’nin dış açığı 2007 yılında 38 milyar dolara dayandı. 2008 yılında petrol fiyatları bu düzeyde kalıp artmazsa bile açık 45 milyar dolardan aşağı olmayacaktır.
Hele yabancı yatırım kuruluşlarının çıkardıkları 10 milyar dolar yakın para da buna eklenirse 55 milyar dolarlık finansman gerekecektir. Bunun da ne Merkez Bankası ne de bankalar rezervlerinden (yani DTH’lerden) karşılanması mümkün değildir. Kısacası, Türkiye’nin riskleri daha da artmıştır.
Bu durumda hükümete hatırlatılacak bir ekonomik gerçek var; ekonominin temelleri sağlam olsaydı bu tür davalarla piyasalar çökmezdi. “Yoğurdum karadır diyen olmaz” ama başkalarına kabahat yükleyerek de bu işler hiç hallolmaz. Elbette AKP kapanırsa ülke siyasal istikrarsızlık içine girer diye ürkenler olabilir. Ama unutmayalım ki, bu şimdilik uzak olasılık.