Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce bir gerçekle yüzleşmekte yarar var. Türkiye halkı Müslüman olmasına, hatta nüfusu 90 milyonu aşmasına rağmen, kişi başına geliri AB ortalamasının üstünde olsaydı, AB'nin Türkiye'ye bakışı elbette olumlu olurdu. Yani bugün bize olan direnç sadece kültürel değil, aynı zamanda da ekonomiktir. Demek ki, büyüme hızını yükseltmeli ve kişi başına geliri artırarak AB'nin bize olan olumsuz bakışını törpülemeliyiz. Şu anda hemen herkes dikkatini AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasına yoğunlaştırmış durumda. AB ile müzakereler başlarsa, tam üyelik hemen gerçeklemese bile bir yol açılmış olacağı için, müthiş bir yabancı sermaye akımı yaratacağı ve hızlı büyümenin önünü açacağı bekleniyor. İşte bu beklentiyle iş dünyası gayet umutlu. Oysa son zamanlarda ekonominin kendi dinamikleri giderek momentum kaybı oluştuğuna işaret ediyor. Malum, milli gelir üç kesimden oluşur: tarım, ticaret ve sanayi. Genellikle sanayi ve ticaret beraber hareket eder. Yani ticaretin gelişmesine neden olan etmenler sanayinin de gelişmesine neden olur. Tarım ise farklı hareket eder; hava koşullarından etkilendiği gibi tüm doğal etmenler etkili olur. Sanayi kesimindeki üretim iç talebe bağlı olarak gelişmekte. 2001 yılında iç talep çöktüğü için sanayi kesimi üretimi de çökmüş ve tüm ekonomide daralma etkisi yaratmıştı. 2002 yılında ekonomi toparlandı. 2003 ve 2004 yıllarında ise bu ciddi bir büyüme potansiyeline dönüştü. Ancak son zamanlarda bu potansiyelde erozyon, yani düşüş gözleniyor.2004 yılının son aylarından itibaren açık biçimde düşüş gösteren büyümenin, yüzde 20'ler düzeyinden yüzde 10'lar düzeyine indiği gözleniyor. Sanayi kesiminde gözlenen bu gelişme, aslına bakılırsa inşaat kesimi dışında, çoğu hizmet kesiminde var. Finans kesimi de aslında son aylarda, bireysel kredileri bir yana bırakırsak, bir hız kesiş gösteriyor. Tarımın durumu ise malum, hiç konuşmaya gerek yok; içler acısı. Momentum kaybı Sürekli cari işlemler açığından endişe ediliyor. Bu sorun ve alınabilecek tedbirler tartışılıyor. Oysa büyümedeki tekleme daha önemli bir sorun. Milli gelir çok daha yüksek olsa mevcut cari işlemler açığı da oransal olarak küçülecek ve sorun olma boyutu azalacak.Büyüme neden düşüyor? Birincisi, tüketim eğiliminde, yani iç talepte gevşeme gözleniyor. Tüketici güven endeksinden bunu izlemek mümkün. Bireysel kredilere dayanan dayanıklı tüketim malları talebindeki patlama sınıra dayandı. Öte yandan, geçen yıl yatırımlarda gözlenen artış bu yıl ortadan kalktı. Kala kala elimizde ihracat var; onda gözlenen canlılık da sürekli olmaktan çıktı. Kimi aylarda tekliyor. Kısacası; büyüme performansı endişe yaratıyor. Kaldı ki, küçük ve orta ölçekli işletmelerden yoğun biçimde feryat geliyor. Tabii duyan olursa. Büyüme neden düşüyor? hgunes@milliyet.com.tr