Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Krizlere girildiğinde likidite sıkışıklığı olur. Bunun nedeni aslında paranın stok yetersizliği değildir. Güven krizi oluştuğundan herkes nakitte kalmak ister. Adeta paranın üstüne oturur.
Böylece dolaşımdaki para yetersiz kalır. Merkez bankaları da başlarlar piyasaya para vermeye. Bu kaçınılmazdır. Yoksa sistem büsbütün kilitlenebilir.
İlk aşamada ele alınacak politika enflasyonun da düşmesiyle faizlerin indirilmesidir. Ancak birçok şirketin bilançosu darmadağın olduğu için bankalar kredi vermeye yanaşmaz. Bu nedenle, faiz indirimleri ilk aşamada etkili olmaz. Bu arada kriz de derinleşir.
Bunun oluşmaması için yetkililerin elinde iki seçenek vardır. Biri, malum, Keynezyen tedbirler, yani iç talebi doğrudan ayağa kaldırmak için kamu harcamalarının artırılması. Tabii bunun da mahzurları yok değildir. Uzun vadede enflasyonist riskler taşıyabilir. Dış açık artabilir. Nihayet bilinçli ve ölçülü bir artış yapılmazsa, bütçe açıkları kontrolden çıkabilir.

Ya harcama, ya da para sürme
İkinci seçenek ise para arzının doğrudan artırılmasıdır. Önce İngiltere’de, sonra da bu hafta ABD’de bu yönde tedbirler açıklandı.
Yani her iki ülkede de merkez bankaları doğrudan bankalardan tahvil alarak piyasaya para verecekler. İngiliz Merkez Bankası bunun sınırını şimdilik 75 milyar sterlin olarak, ABD Merkez Bankası FED de 300 milyar dolar olarak açıkladı.
Bu arada FED (daha önce 500 milyar dolar olarak açıkladığı) mortgage tahvilleri alımlarını da 1.25 trilyon dolara çıkaracağını duyurdu.
Her iki tedbirin de son derece etkili olduğu anlaşılıyor. Fakat faiz indirimlerinin neden etkili olmadığını doğru anlamakta yarar var. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde kredi piyasaları dar olsa da gelişmiş ülkelerde bu piyasalar gayet yaygın ve derin.
Birincisini yazımızın başında belirttik. Güven yıkılınca talebi ayağa kaldırmak kolay değil. Faiz indirimleri otomobil talebini ayağa kaldırmadı ama vergi indirimleri (geçici nitelikte de olsa) otomotivde bir canlılık getirdi.

Faiz indiriminin etkinliği
İkincisi, faizler zaten düşükse daha da düşürmenin faydası olmaz. Faiz esnekliğinin iyice dip noktalarına gelinmiştir. İşte bu nedenle faizler indikçe neticeyi göremeyen ve işi inada bindirenler daha fazlasını istiyor. Sonunda “sıfır faiz” diye ısrar ederlerse hiç şaşmayın.
Bununla beraber, tek başına faiz indirimlerine bel bağlamak nasıl hayalci bir davranışsa, hemen netice vermedi diye elden avuçtan çıkarmak da o denli hata olur. Faiz indirimleri belli bir gecikmeyle (6-9 ay) sınırlı da olsa mutlaka etkisini gösterecektir. Yani biraz sabırlı olmak gerekir.
Bu yazıyı yazarken Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz kararını açıklamamıştı. Çoğunlukla aynı düzeyde beklentimiz var: 50 baz puan. Şu aşamada faiz 100 puan inse de pek fark etmez, hiç inmese de. Ama uzun vade beklentilerin hesaplanmasıyla faiz inmesi daha makul.
Türkiye ekonomisinin durgunluktan çıkması için bir değil (hele tek başına faiz indirimi hiç değil), birçok tedbirin alınması gerekiyor.