Kamulaştırma ne denli zor bir süreçse, özelleştirme ondan çok daha zordur. Çünkü kamulaştırılan mal bir kişiyi ya da şirketi ilgilendirirken, özelleştirilen mal tüm kamuoyunu ilgilendirir. İlgi artınca iş de zorlaşır. Özelleştirmede son zamanlarda en yaygın eleştiri, stratejik önem. En çok da yabancıya satılınca yapılıyor. Neyin stratejik, neyin olmadığı doğru dürüst belli değil. Yabancıya satılırsa günün birinde ülkeye kötülük yapabileceği sanılıyor. Mesela Türk Telekom'u alanın savaş zamanında iletişimi engellemesi gibi. Tabii sahibi eğer düşman tarafındaysa. Ancak akıllı bir hükümet önceden anayasal yetkisini kullanarak işletmeyi kamulaştırabilir. Bu nedenle bu beyhude bir endişedir. Alanın ülkesi büyükse "Bize yaptırım uygular, küçükse rahat ederiz", diyor. Bu nedenle Ortadoğulu bir grubun Türk Telekom'u almasından memnun oluyorlar. Bu da doğru değil. Çünkü büyük ülkeler yatırım yaptıkça daha fazla ilgi gösterir ve o ülkeyi desteklerler. Bir ülkeye siyasal baskı ise ekonomik sıkıntıları, özellikle de ağır borcu olduğunda artar. Özelleştirmelerde en yaygın eleştiri fiyatın değerinin altında kalmasıdır. Oysa bir malın değeri ona verilen fiyatla ölçülür. Gerçi daha uygun zamandaki satışlarla değer artırılabilir. Ancak kimsenin vermediği bir para istenirse, o mal satılmak istenmiyor demektir. Türk Telekom'a verilen para da günün koşullarında uygun bir rakamdır. Özelleştirmelerde dikkat edilmesi gereken bir başka konu da rekabettir. Malum çoğu kamu hizmeti tekel konumunda. Bu konu Rekabet Kurumu tarafından her defasında ele alınıyor. Ancak uluslararası rekabet konusu da gündeme gelmeli ve uzun vadeli bir perspektifle konuya yaklaşılmalı. Böylesi bir hazırlık var mı, bilmiyoruz. Ancak satın almaya çalışanların bu konuda birer planı olması gerekir.Tüketicinin haklarının korunması için ise rekabet yetmez. Devletin altın hisse ile hem yönetime el koyması, hem de fiyatları düzenlemesi gerekir. Thatcher döneminde "enflasyonun altında fiyat artırma" kuralı olduğunu unutmamalıyız. Kâr dağıtımı da bir başka konudur. Şirket borsaya açılacağına göre diğer ortakların hakları önceden güvenceye alınmalıdır. Egemen ortak küçük ortakları mağdur edebilir. Nihayet, teknolojisi hızla gelişen bir sektörde Türk Telekom gibi bir şirketin kaynaklarını uzun vadede nasıl kullanacağını planlanması gerekir. Ve bu plan da özelleştirme sürecinde şartnamede yer almalı ve sonrasında izlenmelidir.Her şeye rağmen Türk Telekom'u Türk sermayesi alsaydı, daha iyi olurdu. Hükümet bunu oluşturabilirdi. Koç-Sabancı konsorsiyumunun Gima'nın satışı nedeniyle suya düşmesi karşısında, hükümet tarafların arasını bulabilir, böylece Türkiye'nin iki büyük grubu bu hizmeti verebilirdi. Bizce büyük kayıptır. Kaldı ki, ana muhalefet lideri Baykal haklıdır. Gelişmiş ülkelerde kamu malı satılırken "Parayı veren, düdüğü çalar" mantığıyla satılmaz. Hele Türk Telekom hiç satılmaz. hgunes@milliyet.com.tr Türk Telekom'un satışı konusunda hükümetten farklı sesler gelmeye başladı. Daha önce taksitle ödeme niyetinde olan Etisalat-Çalık grubu peşin ödeme yapmak isteyince hükümet etkilenmişe benziyor. Ama sorun başka yerlerde yatıyor olabilir.