Geçen hafta Amerika’da mali piyasalar tam bir ralli yaşadı. Dolar, euro karşısında önemli bir yükseliş gösterdi. New York borsası da (Dow Jones Endeksi) toparlandı. Ancak bunun nedenlerini doğru anlamak gerekiyor.
Acaba sanıldığı gibi ABD derin bir durgunluk içinde mi değil? Konu abartılıyor mu? İşin doğrusu, Amerika’da mali piyasalarda zaten büyük bir çöküş yaşanmamıştı. Dow Jones daha 4 ay önce Aralıkta 13.500’ü kırdıktan sonra martta 12.000 altına, hatta 11.500 düzeyine doğru düşmüştü. Şimdi bu hafta ise yeniden 13.000’i kırdı. Bu çalkantı aşağı doğru yüzde 17, toparlanma olarak da yüzde 13. Yani büyük bir salınma yok.
Gelelim doların değerine. Daha 3 ay önce şubatta parite 1.45 düzeyindeydi. 21 Nisan’da ise dolar öylesine zayıflamıştı ki, parite 1.59 düzeyine kadar tırmanmıştı. Şimdi tekrar inişe (1.54) geçmiş görünüyor. Demek ki, dolar yüzde 9.5 değer yitirmiş, sonra da yüzde 3.2 değer kazanmış.
Bunlar ahmak mı?
Yani yakınılan, yıkılan durum bundan ibaret! O zaman ya Amerikalılar ahmak ya da boş yere dövünüyorlar! Bu olabilir mi? Yahut da mali piyasalar gerçek durumun tam bir aynası değil. Asıl sorun konut piyasasından başlayarak mali piyasalara yayıldı. New York borsasında da mali kesim hisseleri değer kaybetti. Perakende ve teknoloji hisseleri ise endeksi korudu.
Geçen hafta açıklanan iki veri de piyasaların moralini düzeltmeye yetti. Birincisi, tarım dışı istihdamdaki azalma açıklandı. İkincisi de birinci çeyrek milli gelirdeki büyüme oranı. Her ikisi de beklentilerden daha olumlu geldiği için herkes havalara uçtu.
Tabii piyasalar da. Ama önemli olan bir verinin beklenen kadar kötü mü gelmesi, yoksa başlı başına kötü mü olması?
Önce milli gelirdeki artışı ele alalım. 2008’in ilk çeyreğinde büyüme (yıllıklaşmış biçimde) yüzde 0.6 arttı. Beklenen sıfır ya da eksi bir rakamdı. Geçen yılın son çeyreği de aynı değerdeydi. Malum, bir konjonktüre durgunluk diyebilmek için iki çeyrek üst üste negatif değer gerekiyor. Oysa rakamlar çok küçük olsa da pozitif.
Stoka üretim yapılmış
Öte yandan tüketim yüzde 1 artsa da, yatırımlar yüzde 2.5 daralmış. Üstelik yatırımlar geçen yılın son çeyreğinde yüzde 6 artmıştı. Yatırım binalarında geçen 3-ay yüzde 12,4’lük bir artış varken, bu dönem yüzde 6.2’lik bir azalışın olduğu gözleniyor. Konut imalatındaki daralma da geçen dönem yüzde 25.2 ile rekor kırarken, bu dönem daha da çökmüş; daralma yüzde 26.6! Kısacası, rakamlar dikkatlice incelenirse, bu dönem üretimin büyük ölçüde stoklara çalıştığı, gelecek dönem yavaşlamanın daha belirgin hale geleceği anlaşılabilir.
Gelelim ikinci konuya. Tarım dışı istihdam da geçen hafta 80 bin azalma olarak verildi. Anlaşılan beklenti öylesine büyük bir işten çıkarmaymış ki, artan işsizlik solda sıfır diye piyasalar seviniyor! Oysa ekimde istihdam artışı 140, kasımda 60, aralıkta 41 bindi.
Yani giderek düştü. Ocakta ve şubatta istihdam 76’şar bin kişi azaldı. Ve şimdi, rekor bir düşüş açıklandı. Öylesine ki, “daha şimdiden” işsizlik oranının son 3 yılın rekor düzeyine geldiği görülüyor. Birkaç ay sonra bu yüzde 5.5’i geçebilir, hatta 2004’ten bu yana en yüksek değere ulaşılabilir.
Durumun özeti şudur; ABD ekonomisi hızla yavaşlamaktadır. Resesyonun bir dip noktasına ulaşması tartışma konusu olsa bile derin bir çöküş anlamına gelen depresyondan bahsedilemez. Kriz şimdilik mali kesimle sınırlıdır. Yayılmamıştır. Ama şimdilik.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024