Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sürdürülemez büyüme eninde sonunda teknik bir nedenle büyümenin tökezlemesi anlamını taşıyor. Mesela büyümeyle cari açık büyür, kriz ya da benzeri bir engel çıkar, sonunda büyüme sürdürülemez. Ancak bu sürdürülemezliğin mutlaka teknik olması gerekmez. Sosyal nedenle de, büyümenin yapısını sürdürülemez olarak niteleyebiliriz. İşsizlik de bunların başında geliyor. İşsizliğin yüksek olduğu bir ülkede, büyüme işsizliği azaltmıyor, hatta işsizliği artırarak bunu sağlıyorsa, buna toplumsal dirençler oluşur. Sonunda da sosyal, ya da siyasal nedenlerle büyüme sürdürülemez. Türkiye ekonomisi son dört yıldır ortalama yüzde 7,8 hızla büyüyor. Bu yıl da olasılıkla yüzde 5'e yakın bir büyüme hızı elde edilmiş olacak. Bu denli yüksek bir büyüme sürecinde demografik bir değişim yoksa, işsizliğin de hızla azalması gerekir. Oysa işsizlik azalmıyor. Türkiye'de nüfus hâlâ artıyor ama artık çok yüksek değil. Giderek de düşüyor. Ancak demografik değişim sürüyor. Özellikle kentlere olan akım sürüyor. Tarımdan sürekli ve giderek artan bir trendde kopuş gözleniyor. Bu da kentlerde işgücü arzını artırdığı gibi, işgücü talebi yeterince gelişmeyince ortaya artan bir işsiz kitlesi çıkıyor.Tarımdan kopuşu elbette durdurmak, ya da yavaşlatmak doğru değil. Olması gereken oluyor. Ancak işgücü talebinin daha yüksek olmasına çalışmak gerekiyor. Büyüme yüksek, işgücü talebi yavaşsa, işsizliğin artması da kaçınılmaz. 2005 yılının mayıs ayında istihdam 25 milyon 15 bin kişi düzeyindeymiş. Bu yılın mayıs ayında bu sadece 60 bin kişi artmış. Bu binde 2.4 artış anlamına geliyor. Aynı sürede ekonomide büyümenin yüzde 5'ten aşağı olmadığı ortada. İşsizlik yüzdeyle ölçülür. Geçen yıl mayısta bu yüzde 9.2 iken, bu yıl aynı dönemde yüzde 8.8'e inmiş. Yani işsizlik düşüyor. Ancak işgücüne katılma oranının düşmesi de göz ardı edilmemeli. Geçen yılın aynı döneminde bu oran yüzde 49.3 iken, bu yıl yüzde 48.6'ya inmiş. 805 bin kişi işgücüne katılmamış. Bunun nedenleri ayrı bir konu. Ancak bu aşamada istihdam düzeyinin artmadığı söylenebilir. İşgücü arzı azaldı 1990-2000 2002-2004GSYİH artışı 4.1 7.5İstihdam artışının katkısı 23.5 2.4Sermaye stokundaki artışın katkısı 73.2 46.2Toplam faktör verimliliğinin katkısı 3.3 51.3 Kaynak: DPT Büyümenin kaynakları (Yüzde) Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, 2000 yılına dek büyüme ile istihdam arasında pozitif bir ilişki vardı. Kriz sonrası bu ortadan kalktı. Verimlilik artışı büyümenin ana motoru oldu. Ancak verimlilik artışının da ilelebet sağlanamayacağı bilinmeli. Büyümenin iş talebi yaratmaması sürdürülemez. Hele Türkiye için istihdam-sever büyüme şarttır. Bu da üretimde teknolojik olarak emek-yoğun olmasa da, katma değeri yüksek ve ithalat bağımlılığı düşük bir ihracatın yapısını zorunlu kılar. Emek-yoğun olmamalı diyoruz, çünkü bu strateji işsizliği azaltsa da, Çin, Mısır ve Hindistan gibi ülkelerle bu anlamda rekabet edilemez. Katma değeri yüksek kesimlerde yoğunlaşılır, üretimdeki ithalat bağımlılığı azalırsa, başka iç kesimlere, yani istihdama katkısı olabilir.Ne yazık ki, son yıllardaki ithalat bağımlılığı işsizliğin temel etmeni haline geldi. İç talep güçlü olunca büyüme artsa da ithalat da artıyor, işsizlik de. hgunes@milliyet.com.tr İthalat bağımlılığı sorun