Böyle bir söz vardır. Sanki merak kötü bir şeydir. Ama merak etme insanın öğrenme güdüsünün en temel öğesidir. Sözün doğrusu gereksiz merak yahut dedikodulardan uzak durma gereğidir. Yeni bir veri yayımlandığında onu hemen öğrenmeye çalışmamızın ne zararı olabilir ki? İçinde mutlaka ilgi çeken bir şeyler çıkar. İlk bakışta çıkmasa da biraz eşeleyince mutlaka bulunur.
Ancak verilere bakarken özen gösterdiğim bir şey vardır: Daha önceden vardığım yargıları bir kenara koyarım. İlla ki daha önceki yargılarım doğru çıksın diye rakamları eğip bükmem. Rakamların böylesi bir işkenceye tabi tutulmaları hunharca olur!
Bilim adamı olduğumu, tarafsız kalmam gerektiğini aklımdan çıkarmam. Uzun süredir bir yargı taşıyoruz. Diyoruz ki, 38 milyar dolarlık dış açığın finanse edilmesi çok zor. Hele bu açığın büyümesini bekliyorsak. Varsayımımız da petrol fiyatlarının 65 doların altına bir süre düşmemesi. Diyebilirsiniz ki, o varsayım değil neredeyse gerçek! Olabilir, bu da bizim varsayımımızı gerçekçi yapar.
İkinci varsayımımız, yurtdışında kredi krizinin hemen atlatılıp yılın geri kalanında 2005 yılından da iyi olmaması. Çünkü bu açığın yabancı kredilerle başka türlü kapanması olanaklı değil. Diyebilirsiniz ki, bu zaten olanaksız. O zaman bizim varsayımımız yine çok gerçekçi hale gelir.
Ne yapacağız?
Bazı verileri tekrarlamakta yarar var. 2007 Şubat’ında dış açık 33.6 milyar dolardı. 2008 Şubat’ında dış açık 38.9 milyar dolar oldu, yani yüzde 16 büyüdü. Bu hızda büyüyen dış açık yıl sonunda rahatlıkla 45 milyar doları bulur. Peki, bu nasıl kapanacak? Bakalım.
Geçen yıl ilk 2 ayda bankalar -3.3 milyar dolar dışarıya ödeme yapmıştı. Bu yıl rakam küçük de olsa 330 milyon dolar elde edilmiş. Geçen yıl diğer sektörler 1 milyar dolar elde etmişken bu yıl ilk 2 ayda reel sektör 6.2 milyar dolar bulabilmiş. Yani yılın ilk 2 ayında küresel krize rağmen yurtdışından elde edilen krediler artmış.
Geçen yıl ilk iki ayda borsadan 820 milyon dolarlık çıkış olmuştu. Ancak aksine bonoya 7.3 milyar dolarlık iştah artışı oldu. Bu yılın ilk iki ayında borsadan çıkış sürdü: 337 milyon dolar. Ve yine bonoya 1.200 milyon dolarlık talep oldu. Fakat bu bizi yanıltmamalı. 2007 Ağustos’undan Kasım ayına dek bonodan sürekli çıkış yaşandı ve (Bkz. Grafik) bu neredeyse 9 milyar doları buldu.
Oysa borsadan bu denli yoğun bir çıkış gözlenmedi. Nedeni ise şöyle açıklanabilir; kur değerliyse bonodan çıkmak gerekir. Ama kur değer kaybedince borsa yine potansiyel vaat eder. Çünkü borsa dolar bazında ucuzlar. Özetle, geçen yıl ilk 2 ayda 6.5 milyar dolar sıcak para girerken, bu yıl sadece 850 milyon dolar girmiş.
Yabancılara mahkûmuz
Doğrudan yabancı sermaye hareketlerinde ise bu yıl inanılmaz bir yavaşlama gözleniyor. Geçen yıl ilk 2 ayda (Türk Telekom peşinatıyla) 8.100 milyon dolar elde edilmişti. Bu yıl aynı dönemde giren para sadece 1.600 milyon dolar. Yani bu trend sürse yıl sonunda 10 milyar dolar zor bulunacak. Hele siyasal istikrar dağılırsa kim bu ara gelir de para koyar. Hadi canım sende demezler mi?
Konuya yarın devam edeceğiz. Ama yargılarımızı dogma ya da tabulaştırma niyetinde değiliz. Peşinen belirtelim.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024