Karamsarlığın bir nedeni de AB'nin hızla büyümesi ve sindirim sorunlarının çıkması. Hele Türkiye; bırakın sindirmeyi, ağızdan bile sığması zor bu ülke, yüksek ve eğitimsiz nüfusu, kültür farklılığı ve düşük refah düzeyiyle çok sorun yaratıyor.Ancak AB'nin Türkiye'yi reddetmesi olanaksız. En azından taahhütleri var. Üstelik "büyük Avrupa" konsepti açısından Türkiye tek şans. Buna rağmen, sıralanan sıkıntılar nedeniyle bir ara formül olarak Türkiye'ye şimdi "imtiyazlı üyelik" öneriliyor. Böylesi bir üyelik, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını sağlasa da, işçilere dolaşım hakkı tanımıyor. Avrupa Para Birliği'ne girilemiyor ve hiçbir AB kurumunda temsil hakkı elde edilemiyor. Kısacası, Gümrük Birliği'ne (GB) benzer bir statü. Oysa Türkiye zaten GB'ye dahil.Aslına bakarsanız Türkiye GB'yi tam üyelik yolunda bir adım olarak gördüğü için katılmıştı. Üstelik bundan çektiği zararlar oldu ve tazmin edilmedi. İşte bu nedenle AB'ye tam üyelik yolunun tıkanması Türkiye'ye büyük haksızlık! Bazı aydınlarımız şimdi bu tür bir üyeliğin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Çok yanlış. İmtiyazlı üyelik ikinci sınıf muamelesi görmektir. Batılılaşma Türkiye'nin ütopyasıdır ve bu ütopya AB'ye tam üyelikle bütünleştiğinden bundan ödün verilemez.Ekonomik olarak tam üyelik perspektifi nedeniyle farklı bir yörüngeye oturmuş olan Türk ekonomisinin havası böylesi bir sapmadan değişebilir. Örneğin, yabancı sermayenin bakışı, turizmde ve mali piyasalardaki olumlu hava dağılabilir. Bütünleşme (convergence) uzar ve reel faizlerdeki düşüş yavaşlar. Yani her şey olumsuz yönde etkilenir.Kuşkusuz tam üyelik (şimdilik) uzayabilir. Ancak bu süreci kısaltacak olan Türkiye'nin kararlılığıdır. Refah artışının hızlandırılması, özellikle eğitim düzeyinin yükseltilmesi bunu hızlandırır. Almanya'da muhafazakâr lider Angela Merkel'in sonbaharda başbakanlığa gelme olasılığı bizi aşırı kaygıya sevk etmemeli. Tıpkı ABD'de olduğu gibi Merkel'in karşıtlığının altında büyük ölçüde iç politika var. Fransız Sarkozy'nin de.Kısacası, "AB bundan sonra nasıl olsa dağınık bir yapıya gidiyor. İmtiyazlı üyelik de bu nedenle Türkiye için sıkıntı yaratmaz görüşü" son derece yanlıştır. AB yeniden toparlandığında, Türkiye alt sınıfta kalmış olur. Üstelik ekonomisindeki olumlu hava da dağılabilir. hgunes@milliyet.com.tr Fransa ve Hollanda'daki referandumda AB Anayasası'nın reddedilmesi Birliğin geleceğinin belirsizleştiği izlenimini verdi. Oysa bu doğru değil. 48 yıldır sürekli ilerleyen AB ütopyası, elbette kimi zaman engellerle karşılaşabilir. Üstelik iki düzine ülkenin tek çatı altında bütünleşmesi hiç kolay bir süreç değil. Bu ülkeler yüzyıllarca ayrı yaşamış, hatta kimi daha 60 yıl önce birbirlerini kırmışlar. Fakat dünyada hegemonik güçler gelişirken Avrupa'nın dağılması olasılığı düşünülmemeli. AB ülkeleri mutlaka toparlanacaktır!