Huntington'un Türkiye'ye gelip yüzümüze karşı "AB'ye girme olasılığınız sıfıra yakın" demesi, gerçekten yürek isteyen bir davranıştı. Çünkü aslında biz Türk aydınları okşanmaktan çok hoşlanırız: "Türkler çok Batılı", "Türkiye şöyle dinamik bir ülke", "Türkiye'siz AB, tuzsuz mutfağa benzer" vb komplimanlar bizi çok mutlu eder. Aksini söyleyenleri de Türk düşmanı görürüz. Huntington bunların hiçbirini yapmadı. Aklındakini söyledi. "Siz kendinizi Batılı sanıyorsunuz, ama değilsiniz" dedi. Daha doğrusu Avrupa'nın bizi Batılı görmediğini hatırlattı. Bol tepki topladı. Hatta bazıları Huntington'u vursa gam yemezdi.Huntington bu tezini Batı'nın giderek kimlik bilincine kavuşmasına ve Hıristiyan olduğunu kavramasına bağladı. Yani bizzat Batı giderek Doğu'dan uzaklaşıyor. Huntington'un haklılığına gelince: Gerçekten Batı'da Türkiye'yi Avrupa'nın bir parçası olarak görmeyen geniş bir kamuoyu var. Öte yandan, Türkiye seçkinlerinin de neredeyse yüzyılı aşan bir Avrupalı olma hülyası var. Üstelik bu hülya belli bir mesafe aldı, halka indi. Bu nedenle Türklerin "Avrupa'dan vazgeçiyoruz" deme olanağı yok. Huntington diyor ki, "Avrupa'nın kapısı kapalı. Kapıyı vurup duruyorsunuz ama sonuç yok. Küçük düşüyorsunuz!" Ne yapacaktık yani, dönüp vaz mı geçecektik? Üstelik bu çabalar Türkiye'de siyasal sistemin demokratikleşmesi ve modernleşme sürecini hızlandırdı. Bu konuyu Huntington'a ilettiğimizde ise karşı çıkmadı. Huntington İslam dünyasını bir bütün görmemesine rağmen, bu blokla ilişkilerimizi güçlendirmeyi önerdi. Tabii bu çok zor. Huntington'a sorduk: Arap dünyasının elinde petrol olmasaydı, Batı'yla çatışma olasılığı düşer miydi? O da "Düşerdi" diye yanıtladı. İşte Huntington tam burada avlandı. Çünkü çatışmalar ekonomik nedenlerden kaynaklanıyorsa, uygarlıkla da pek fazla bir ilişkisi aranamazdı. Nitekim, değerli tarihçi İlber Ortaylı da İsrail, Türkiye ve ABD arasındaki güçlü ittifakın üç ayrı uygarlığa uzandığını hatırlattı. Üç ayrı dine sahip ülke, jeopolitik ve stratejik çıkarlar çerçevesinde yan yana gelmişlerdi. Huntington buna da yanıt veremedi. Huntington'un konuşmasının en tedirgin edici tarafı, ABD'yi dünyada tek hegemonik güç olarak nitelemesiydi. Oysa ABD bu tür tutumuyla dünyada sürekli kredi yitiriyor. Huntington ise kaygısız; anti-Amerikancı ittifaklar, hedef ülke güç yitirmedikçe başarılı olamazlar, diyor.Huntington, Avrupa seçeneğine ulaşamaz, ABD seçeneğinden de kaçınırsa, Türkiye'nin Rusya ekseninde milliyetçi ve üçüncü dünyacı bir ittifakla yoluna devam edebileceğini belirtti. ABD'nin ise Türkiye'yi AB'ye zorlayarak onu zayıflatmaya, Avrupalıları da kızdırmaya çalıştığını söyledi. Oysa aksine Türkiye'yi içeren bir AB dünya lideri demek!İyi avlar Sayın Huntington! Akbank'a teşekkürler, sizi büyük bir ilgiyle izledik. hgunes@milliyet.com.tr Samuel Huntington Medeniyetler Çatışması kitabını yazan, meşhur siyaset bilimci. Önceki gün Akbank'ın davetlisi olarak İstanbul'da ilginç bir konuşma daha yaptı. Bu konuşmada Huntington kışkırtıcı tezleriyle Batıcı Türk seçkinlerini hayli kızdırdı. Başlıktaki "hunting" (avlanıyor) sözcüğü de buradan geliyor. Malum ava giden avlanır. Huntington, İstanbul'da hayli avlandı.