Sayın Merkez Bankası Başkanı, 30 Nisan 2008 tarihli enflasyon hedefinin açıklanan aralığının dışına çıkılması karşısında yasal yükümlülüğünüz nedeniyle yolladığınız mektubu aldık. Ancak dünyadaki son gelişmeler ve enflasyonla mücadelede gelinen nokta itibarıyla size bir yanıt verme gereği doğmuştur.
Öncelikle şimdiye kadar yolladığınız mektuplarda mali disiplinin sürdürülmesi konusunda uyarılarınıza rağmen faiz dışı harcamalardaki artışın ve para politikasına yardımcı olunmamasının yarattığı sıkıntının farkındayız. Hükümetimizin bu sorumsuzluğu açıktır. Özellikle 2007 yılında seçimler nedeniyle mali disiplinde yaratılan gevşeklik ve bir açık çıkmaması için özelleştirme gelirlerinin bütçeye gelir yazılmasının ne denli hatalı olduğu da anlaşılmaktadır. Kaldı ki, yeni milli gelir serileriyle faiz dışı fazla da düşük kalmaktadır.
Bununla beraber, dünyada gıda ve enerji fiyatlarındaki aşırı yükseliş nedeniyle enflasyon hedefi tam 3 yıldır tutmamaktadır. 2006 ve 2007 yıllarındaki gerçekleşmeler, hedefin iki mislidir. Bu yıl da hedef aynı düzeyde tutulmuş, ancak, açıkladığınız tahmine göre, bunun yine 2 katına çıkacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda ya hedefi değiştirmek ya da bu programdan çıkmak zorunlu hale gelmektedir. Kaldı ki, açıklanan tahminlerin hedeften farklı olması beklentileri olumsuz etkilerken, hem hedefi anlamsız hale getirmekte hem de Merkez Bankası’nın saygınlığına gölge düşürmektedir.
Yanıldığınızın itirafı
Açıklamanızda kendi kontrolünüzde olan gıda, enerji ve tütün ürünleri hariç enflasyonun hedefe çok yakın (yüzde 4.8) bir değere ulaşması da anlamlı değildir. Çünkü hedef ve sorumlu olduğunuz TÜFE’nin toplam değeridir! Kaldı ki, birçok dar gelirli yurttaş kendi harcamalarındaki enflasyonun çok daha yüksek olduğundan şikâyetçidir.
Açıklamanızda ve bize yolladığınız mektupta daha önceki (özellikle petrol ve gıda fiyatlarındaki olası gelişmeler) varsayımlarınızda yanıldığınızı itiraf etmektesiniz. Buna rağmen faiz hadleri gayet yüksek seyretmiş ve yurtdışından sermaye akımları cezbedilerek kur baskı altına alınmıştır. Böylece ortaya çıkan yüksek dış açık, mektubunuzda da belirttiğiniz gibi, kurda hareketlilik riskini oluşturmaktadır.
Yeni strateji belirleme gereği...
Para Politikası Kurulu mart ayından itibaren gerektiği takdirde faiz indirimine gidebileceğini işaret etmiştir. Ancak faiz artırımlarıyla arz şoklarından kaynaklanan, yani dışsal olarak etkilenen enflasyon artışı karşısında etkili olunmayacağına göre, bunun anlamsızlığı ortadayken neden böylesi bir artırıma gidileceği anlaşılmamaktadır. Kaldı ki, bu beklentileri hemen olumsuz yönde etkilemiş, bono faizleri derhal yükselmiştir. Şimdi Hazine daha zor ve pahalı borçlanmak zorundadır.
Öte yandan, ekonomide ortaya çıkan durgunluk karşısında para politikasının duyarsız kalması düşünülemez. Dün açıklanan CNBC-e Tüketici Güven Endeksi 2001 krizinden bu yana en düşük değere gelmiştir. İç talepte bu denli bir karamsarlık yaşanırken, faizleri artırmak durgunluğu büsbütün derinleştirecek ve ileride bununla zor bir mücadele gerekecektir.
Bu gerçekler ışığında durumun yeniden değerlendirilmesi ve karşılıklı olarak sorumluluğumuzu üstlenip yeni bir strateji belirlenmesi gereği ortadadır.
Bilgilerinize sunarım.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024