Kimilerine göre bu hükümetin tek tutar tarafı mali disiplindi. Bunun göstergesi de IMF’nin koyduğu faiz dışı fazlayı tutturmasıydı. Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, hükümet 2003-2006 arasında ortalama milli gelirin yüzde 5’i kadar faiz dışı fazla yarattı. Yani faiz ödemeleri dışında harcamaları gelirinden az oldu. Böylece hem borçlar ödendi, hem de istikrar sağlandı. Ancak, özellikle 2007 seçimleriyle beraber, bu performans çok bozuldu.
Cumartesi günü de Maliye Bakanı Unakıtan orta vadeli mali stratejisini açıklarken, 2008 yılında faiz dışı fazlanın milli gelirin yüzde 3.5’ine düşeceğini müjdeleyiverdi! 2009’da yüzde 3’e, daha sonraki yıllarda da kademeli olarak düşerek, 2012’de yüzde 2.4 olacakmış.
Anlaşılan bu konu IMF yetkilileriyle görüşülmüş ki, Dünya Bankası’ndan olumsuz bir tepki gelmedi. Tasarruftan harcamaya dönecek bu paranın nerede kullanılacağının önemine işaret etmekle yetindiler. Fakat gerek yurtdışından, gerekse yurtiçinden tepkiler artıyor. Çok bilinen büyük bir yatırım bankası, zaten cari açığı yüksek olan bu ülkenin mali disiplini gevşetmesiyle daha da riskli hale geleceğini belirtti. İçeride ise Merkez Bankası iki yıldır enflasyonla mücadelede tek başına kaldığından hayli zorlanıyor. O da rahatsız.
Hükümet ise mali disiplinde çok başarılı da bir ölçüde gevşeme yapınca pek mahzuru olmayacak edasında! Oysa krizden bu yana, 2004 yılı hariç, faiz dışı harcamalar hep enflasyonun bir ya da iki kat üstünde gerçekleşti. Seçimlerde bu daha ada ayyuka çıktı. Bu yıl ise “2007’ye göre bile” daha kötü gidiyor.
Birincisi, geçen yıla göre bütçe gelirlerindeki artışın son derece sınırlı olduğu görülüyor: yüzde 2,3. Çünkü geçen yılın ilk aylarında Türk Telekom’dan para elde edilmişti. Bu yıl bu yok ve vergi dışı gelirler bu yıl yüzde 56 düşmüş. Vergi gelirleri ise yüzde 19 artmış. Yani fena değil. Ancak kamu harcamalarına bakınca, faiz dışı giderlerdeki artışın yüzde 13 olması işi bozuyor. Bu anlamda mali disiplinden bahsetmek zorlaşıyor. Çünkü gelirlerdeki artış, giderlerdeki artışı aşıyor. Nitekim geçen yılın ilk 3 ayına göre bütçe açığı yüzde 31 büyümüş, faiz dışı fazla da yüzde 26 küçülmüş.
Hükümet yetkilileri 2003-2007 döneminde (TMSF ve Ulaştırma Bakanlığı satışları dahil) tam 30 milyar dolarlık özelleştirme yapıldığını belirtiyor. Malum, bununla bütçe açığı kapatıldı. Yani milli gelirin yüzde 5’ine yakın bir değeri devlet gelir olarak yazdı.
Bu da bütçeye eklendiği için, her yılın faiz dışı fazla performansından en az yüzde 1 düşmek gerekiyor. İşte bu durumda hükümetin böbürlendiği dayanak daha da zayıflıyor. Bu yetmezmiş gibi bir de dizginleri salıyorlar! Düşen büyümeyi yükseltmek (ve cari açığı da uçurmak) için mi, yoksa MB’nin işini daha da zorlaştırmak için mi? Kısacası, kimilerine göre bu hükümetin tek tutar tarafı olan mali disiplin artık yok oluyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024