Fransızların sürrealist şairi Rene Char, “Hatasız bir insan kıvrımları olmayan bir dağ gibidir. Hiç ilgimi çekmez” demiş. Çok doğru. Bizi insan yapan hatalarımız değil mi? Ancak hatayı ne kadar yaparsak o denli de ilginç olmayız.
Bir şair ile ekonomistin ayrıldığı eşik herhalde bu olsa gerek! Hoşgörünün de bir sınırı var; bu da hatanın boyutuna ve tekrarına göre değişir.
İskoç tarihçi Thomas Carlyle ise “Hataların en büyüğü bunların hiçbirinin farkında olmamaktır” demiş. Hata kimi zaman yapan kişi tarafından fark edilir. Kimi zaman edilmez ve ikaz edilir. Ancak bunları duymaya hazır olmak gerekir. Eğer “Yoğurdum kara diyen olmaz” atasözünde olduğu gibi, kendinizi hatasız sanırsanız batarsınız.
Kimi insanlar masaya ayağını çarpar, sonra ayağı acıyınca masaya yahut onu oraya yerleştirene kabahat bulur. Tarih de hatalarını duymak istemeyen liderlerle doludur. Hatta bunlardan kimisi dehası nedeniyle ülkesini uzun süre yönetse de sonunda hüsrana uğramıştır. Çünkü her insan hata yapar.
223 milyar dolar geldi
Çin feylesofu Konfüçyüs de buna benzer biçimde “Asıl hata, hataları düzeltmemektir” demiş. İki yıldır bu sütundan hükümete makro dengelerin kırılgan olduğunu, mevcut duruma itibar etmemeleri gerektiğini yazıyoruz. Hatta hâlâ rehavet içinde her şey yolunda mesajı vermeye çalışıyorlar. Ya gaflet içindeler, ya da hıyanet.
Türkiye ekonomisi 2003-2007 arası olağanüstü şanslı bir dönem yaşadı. Dünyada likidite olağanüstü boldu. Türkiye de, AB gazıyla, bundan fazlasıyla nasibini aldı. Rakamları verelim; bu dönemde Türkiye’ye 56.5 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye, 42.1 milyar dolar sıcak para diye bilenen portföy yatırımı geldi.
Bankalar bu dönemde yurtdışından 35.8 milyar dolarlık kredi buldu. Diğer özel kesim ise aynı dönemde 78.5 milyar dolarlık kredi olanağı elde etti. (Gerçi kredi rakamlarına özelleştirme ve satın almaların finansmanı da dahil.)
Rakamları alt alta toplarsak ekonomiye tam 223 milyar dolar para girdiği görülüyor. Tabii bu paradan dış açık verdik, borç ödedik, dışarıya para kaçtı, vs. ama giren paranın cesametini ve dünyadaki likidite bolluğunu görmek açısından bu son derece önemli.
Şimdi Türkiye ekonomisi kendisini etkileyebilecek üç etmenin arasında sıkışmış görünüyor. Birincisi, dünyada ekonomik gelişmeler Türkiye’nin aleyhine. ABD ekonomisinin kalıcı ve uzun bir durgunluğa girdiği anlaşılıyor. Yani Türkiye Batı finans merkezlerinden finans bulmakta da zorlanacak, ihracat yapmakta da.
İkincisi, Türkiye’deki siyasal gelişmeler Türkiye ekonomisinin aleyhine. İktidar partisinin kapatılması davası son derece önemli.. Kaldı ki başkaca can sıkan gelişmeler, gerginlikler gözleniyor. Üçüncüsü, Türkiye’de makroekonomik yapı hiç de sanıldığı gibi sağlam değil. Rekor düzeyde bir cari açık var ve artan petrol fiyatlarıyla bu daha da tırmanacak.
Eh geriye ne kaldı ki? Bol miktarda “Bize bir şey olmaz ağabeycim” muhabbeti! Bakanlar sık sık mikrofonlar önüne çıkıp bunu anlatıyor. Hani Karadenizli adamın sık sık Rus hayat kadınlarla beraber olması karşısında gazetecinin “AIDS hastalığından korkmuyor musun?” diye sorması üzerine, “Bize bir şey olmaz ağabeycim, biz hamsi yiyoruz” demesi gibi.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024