İngiltere Başbakanı Gordon Brown (57) şanssız bir politikacı. Lider olmak için düştüğü siyaset serüveninde Tony Blair karşısına çıkınca ikinci adamlığı kabullenmek zorunda kaldı. Çünkü o hem Katolikti, hem de İskoç. Blair üç dönem başbakanlık yaptıktan sonra, artan siyasal baskılarla liderliği Brown’a bırakmak zorunda kaldı. Ama öyle bir zamanda bıraktı ki, bu kez de Brown’a emekli olmaktan başka çare kalmamış görünüyor.
Birincisi, İşçi Partisi üç dönemdir iktidarda. İngiltere tarihinde bir tek Thatcher’ın böyle bir rekoru var. Genellikle 8 yılda bir iktidar sağdan sola ya da soldan sağa el değiştiriyor. Buna “saatin pandülü” (swing of the pendulum) deniyor. Bir de haliyle iktidar yorgunluğu yahut yıpranmışlığı var. Kısacası, İşçi Partisi’nin dördüncü kez seçim kazanması olanaksız. Ama şu kısa dönemde Brown’a başbakanlık da dar ediliyor.
Durgunluğun faili
ABD’de çıkan konut krizi ve ardından sürüklenen mali kesim zafiyeti İngiltere ekonomisini giderek daha fazla sarsıyor, durgunluk derinleşiyor. Bunun da faturası haliyle, ama haksızca, Brown’a çıkıyor. Haksızca, çünkü İngiltere’de durgunluğun nedeni izlenen politikalar değil. Mali kesim aşırı riskler almış, şimdi patır patır dökülüyor.
Önceki hafta sonu yapılan yerel seçimlerde Muhafazakârlar birçok yeri sildi, süpürdü. Londra’nın kurt Belediye Başkanı Kızıl Ken Livingston bile yerinden oldu. İşçi Partisi’nden Muhafazakâr Parti’ye tam 17 puanlık bir oy kayması oldu. Son 10 yılda İngiliz ekonomisini istikrar ve verimliliğe kavuşturan Maliye Bakanı Brown’un şimdi gitmesi isteniyor.
Bırakın Muhafazakârların erken seçim diye çığırtkanlıklarını, İşçi Partisi içindeki bir kesim bile değişim hazırlıklarına girişmeye başladı. Bunlar da daha çok siyaset bilimci Ralph Miliband’ın oğlu Dışişleri Bakanı David Miliband’ı (43) liderliğe soyunduruyor. (Kimse şaşırmasın: 5 yıldır iktidar talebinde bulunan Muhafazakârların lideri David Cameron da 42 yaşında ve parlamentoya 8 yıl önce girmiş.)
Liderler demokrasisi
Gelelim Türkiye’ye. Türkiye ekonomisi de bir sürü ekonomik sıkıntıyla uğraşıyor: Tarımdaki çöküş, işsizlik, artan enflasyon ve çok büyük bir dış açık. Son zamanlarda bunlara bir de düşen büyüme olgusu eklendi. Dikkat ediniz, enflasyon hariç, bunların hemen hiçbiri küresel etmenlerden kaynaklanmıyor. Ama Başbakan Erdoğan’a ekonomi yönetimdeki başarısızlığı nedeniyle “git” diyen yok. Erdoğan da çıkmış “liderler demokrasisi” diyenlere veryansın edebiliyor!
Birkaç gündür bunu düşünüyorum? Acaba bu durum iki lider arasındaki duyarlık farkından mı kaynaklanıyor? Yoksa çeşitli kesimlerdeki duyarlık farkından mı? Yoksa bu durum iş âleminin iyiden iyiye iktidarın kucağına oturarak şakşakçılık yapmasından mı kaynaklanıyor?
Yahut kimi berduş aydınların demokrasi kahramanlığına soyunup bu başarısız iktidarı kollamasından mı? Yoksa muhalefet mi etkisiz? Veyahut Türkiye’de başarısız liderlerin gitmesini sağlayacak bir siyasal düzen mi bir türlü sağlanamıyor?.. Belki de bunların hepsi.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024