Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1992 yılında Türkiye'nin yetiştirdiği nadide değerdeki iktisatçılardan rahmetli Merih Celasun ile birlikte Avusturya'da Schloss Şatosu konferanslarından birine katılmıştık. Konferansın konusu özelleştirmeydi. Rahmetli Merih Hoca, orada özelleştirmede yerli ve yabancıya satma arasındaki farkı sordu. Yanıtlayan liberal eğilimli olduğundan, verdi veriştirdi sermayenin milliyeti olmayacağına dair. Oysa konu teknikti. Merih Hoca hatırlattı; yerli tasarruflar özelleştirme için harcanırsa yeni yatırımlar için tıkanma (crowding-out) etkisi yaratabilirdi. Yabancı sermayenin ise böylesi bir yan etkisi yoktu.Tabii bu işin özelleştirme tarafı. Ancak yabancı sermayeyi özelleştirme için mi istiyoruz, yoksa yeni yatırımlarla istihdam yaratsın diye mi? Kuşkusuz ikincisi. Çünkü gerçek büyüme yeni yatırımlarla elde edilebilir. Ancak, ne yazık ki, yabancı sermayenin ilgisi hâlâ Türkiye'nin bin bir zorlukla ortaya çıkardığı tesislere. Bu da kaygı veriyor. Özelleştirmede yabancı sermaye tabii engellenebilir. Çünkü, sermayenin milliyeti olur. Mesela İngiltere'de Rolce Royce ya da İngiliz Havayolları gibi kuruluşlar satılırken büyük gürültü kopmuştu. Birçokları bu işletmelerin yabancıya satışına karşı çıkmışlar, kiminde de başarılı olmuşlardı. Öyle sektörler vardır ki, ulusal sermaye o konuda uluslararası isme ve rekabet gücüne sahiptir. Hisarcıklıoğlu, gazetelerin ekonomi sorumlularıyla yediği yemekte Erdemir'in yanı sıra Tüpraş ve Turkcell'in de global oyuncu olabilecek firmalar olduğunu, ancak büyümediği takdirde taşeron ya da amele olunacağını belirtmiş. Tüpraş gibi dünyada birçok rafineri var. Bir ülkenin rafinerisinin yerli sermayede olması şart değil. Batı'da birçok ülkede rafineriler belli büyük şirketlerin elinde. Turkcell'e gelince. O zaten yabancı sermayeli bir kuruluş. Yani bu tezler doğru değil.Aklıma Beko-Arçelik gibi ya da Vestel gibi uluslararası rekabet gücüne erişmiş markalarımız geliyor. Sanko iplikte, Zeki mayoda, Mavi kot pantolonda artık dünya markaları. Ülkeler için de asıl hedef bu tür uluslararası markalar yaratmak ve katma değeri yükseltmektir.Özelleştirmeye kategorik ya da ideolojik olarak karşı çıkmak yanlıştır. Yabancı sermayeye de öyle. Ancak işin teknik boyutlarına inmek, istihdam, gelir dağılımı, büyüme, hatta dış denge gibi açılardan konuya yaklaşmakta büyük yarar var.Erdemir özelleşmeli. Çünkü devletin bu sektörde olmasının bir anlamı yok. Ancak illa ki yabancı sermayeye satılması da gerekmiyor. Çünkü bir yararı yok. Mesela halka arz yoluyla satışın suyu mu çıktı? Hatta bunun bir kısmı yurtdışında da borsada satılabilir. Özelleştirmede dikkat edilecek husus satın alanın kuruluşun geleceğine ait planıdır. Büyütecek mi, öldürecek mi? Çünkü kimisi rakibini alıp öldürüyor. Kimisi de büyütüyor, hatta dünya devi yapıyor. Bütün bunlar önceden bilinmeden özelleştirme yöntemi geliştirilemez. hgunes@milliyet.com.tr Erdemir'in satılması giderek daha büyük sorun haline geliyor. Dünkü basında TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun Erdemir'in yabancılara satılmasını önlemek için başlattığı girişim vardı. Erdemir'in satılmasına evet, ancak yabancıya satılmasına hayır! Bu fikir doğru mu?