Afrika'da büyüme ise berbat denecek düzeyde. 1960-2002 yılları arasında dünya ekonomisi yılda ortalama yüzde 2 büyümesine rağmen, aynı dönemde Afrika ekonomisi yüzde 0.9 büyümüş. 1974-1995 arası ise Afrika'da milli gelir alenen küçülmüş. Yani tüm Afrika fakirleşmiş! Hatta daha vahimi, 1990-1994 arası her yıl yüzde 1.5 küçülmüş Afrika geliri. Bunun sonucunda da yüz milyonlarca Afrikalı fukaralığın pençesine düşmüş. Ve şimdi kıtanın yarısından fazlası açlık sınırının altında yaşıyor. Orta-Güney Afrika'da kişi başına gelir 1974 düzeyinin altında. Hem de tam yüzde 11 daha düşük. Yani aradan otuz yıl geçiyor. Dünya zenginleşiyor, ama Afrikalı insanlar fakirleşiyor. 1970 yılında dünyadaki 10 yoksuldan biri Afrika'da yaşardı. Şimdi ise her 2 yoksuldan biri Afrika'da. Diğer bir deyimle, Afrika'da 140 milyon yoksul varken, şimdi 360 milyon kişi açlıktan kıvranıyor. Afrika'yı ve aç insanları unutmak insanlığı unutmaktır. Ancak bu açlığı yenmek için de yardım yeterli bir çözüm değil. Aslında bu kıtanın toplu bir kalkınmasını sağlayacak küresel programlara gereksinim var. Mesela son 30 yılda gerek OECD ülkelerinde, gerekse diğer gelişmekte olan ülkelerde yatırımlar yüzde 20-35 arasında artarken, Afrika'da yüzde 8.5 azalmış. Demek ki, Afrika'da yatırım ortamını geliştirecek bir hamleye gereksinim var. Gerek iç tasarruf oranını artırarak, gerekse yabancı sermayeyi çekerek bu gelişebilir. Geçenlerde Afrika'nın gelişmesi üzerine bir araştırma çıktı. (Elsa Artadi ve Xavier Sala-i Martin: 20'nci Yüzyılın Trajedisi: Afrika'da Büyüme) Araştırma temel olarak bazı simülasyonları ele alıyor. Büyümenin daha da artması için bazı modelleri sınıyor. Kalkınmanın en önemli tarafı hiç kuşkusuz eğitim. Afrika'da 1960 yılında ilkokullaşma oranı yüzde 42'ydi. Araştırmanın sonuçlarına göre, bu oran yüzde 100 olsaymış, Afrika'da kişi başına gelir ortalama yüzde 0.9 değil, yüzde 2.37 büyüyecekmiş. Böylece kişi başına gelir 2.5 kat daha fazla olabilecekmiş. Ömür beklentisi de çok önemli. Afrika'da 1960 yılında ömür beklentisi 40 iken OECD ülkelerinde 67'ymiş. Eğer Afrika'da benzer bir ömür beklentisi olabilseymiş, büyüme hızı da yüzde 2.1 daha fazla olabilecekmiş. Tek başına sıtmanın ortadan kalkması bile büyümeyi yüzde 1.25 yükseltmeye yetiyormuş. Kısacası, eğitim ve sağlığa yapılan harcamalar misliyle refahın artmasına elveriyor. Bu da daha fazla kamu, daha fazla sosyal adalet demek. Afrika'daki iç ve dış çatışmalar şimdiye dek kaynakları çarçur etti. Ve bir türlü büyüme sağlanamadı. Uluslararası kuruluşlar bazı yardım kampanyaları yapsalar da, sonuç alamadılar. Çünkü içeride siyasal destek bulamadılar. İkincisi de yapılan yardımlar düşük miktarlarda kalmıştı. Afrika'nın yeniden ele alınması gerekiyor. Tüm dünya kamuoyu tarafından, Afrika'daki fakirliğin göz ardı edilmemesi, aksine kalkındırılması için somut projeler gerekiyor. Ama hepsinden önce bir insanlık duyarlığı gerekiyor. Tüm dünyada. hgunes@milliyet.com.tr Geçen hafta sanatçı Bob Geldof, dünyanın 8 büyük ülkesinde konserler düzenledi. Çünkü bu ülkelerin liderleri şu anda İskoçya'da; fakir ülkelere, özellikle Afrika'ya yardım gündemiyle buluşuyor. Geldof, halkın duyarlılığını uyandırmak için bu konserle tüm dünyayı etkiledi. Ya liderler? Onlar ise ayak sürüyorlar. 19.03.2004 tarihli makaleyi yeniden yayımlıyoruz.