Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Ama diyelim ki enflasyon 2002-2003 yıllarında olduğu gibi düşüyor olsun. Bu ne fiyatların durağanlaştığı ne de düştüğü anlamına geliyor. Sadece fiyat artışları "yavaşlıyor" demek. Diğer bir deyimle, hayat pahalılaşmaya devam ediyor. Gerçi gelirler enflasyon oranında artıyorsa mesele yok, pahalılık hissedilmeyebilir. Hatta gelirler fiyatlardan hızlı artıyorsa, vatandaşlar bir süre sonra kendilerini daha zengin de hissedebilir. Ama fiyatlar (yani enflasyon) hızla artmaya devam ederken gelirler geride kalırsa hayat pahalılığı hissedilmeye başlar. Demek ki şu anda gelirler artsa da fiyatlar bu düzeylere yakın artıyor. Ekonomistlerin herhalde en yoğun karşılaştığı sorulardan biri de enflasyonun düşmesine rağmen hayat pahalılığın sürmesi. Bu soruyla karşılaşmaya artık alıştık. Geçenlerde gazetemizin seçimlerin nabzını tutmak için yolladığı illerde de benzer sorularla karşılaştım. Peşinen belirtelim ki son 3 yıldır enflasyon düşmüyor. Yani fiyatlar aynı hızda artmaya devam ediyor. Bir başka konu da toplumun bazı kesimlerinin harcama kalıplarıyla geri kalanının tam olarak uymaması. Kimisi gelirinin yüzde 20'sini kiraya ayırır, kimisi yüzde 30'unu. Bu durumda kira artışları daha fazla kira ödeyeni daha şiddetli etkiler. Oysa fiyat endeksleri sadece ortalama tüketim kalemlerini devreye sokar. Bu durumda ortalama dışı bir ailenin geliri fiyatlar karşısında yeterince artmadığında yoksullaşma süreci hissedilir. Vatandaş da başlıktaki haklı soruyu sorar. Aslına bakarsanız bu "Arabalar hızlı gitmeye başladı ama ben hâlâ yürüyorum" demekten farklı değildir. Çünkü toplumda herkesin arabası yoktur. Kimileri yürüyerek işe gitmektedir. Harcama kalıpları bireyden bireye değiştiği gibi zaman içinde de değişebilir. 30 yıl önce renkli televizyonun tüketim sepetine girmesi gereksizdi. Şimdi ise kaçınılmaz. Mamafih, bu tür değişiklikleri TUİK birkaç yılda bir ele alıyor. Bir enflasyon ölçütü olan geçinme endeksinin de kendi içinde ölçüm sınırlamaları bulunuyor. Örneğin kira harcaması hesaplanıyor ama satın alınan konutun bedeli dikkate alınmıyor. Oysa son yıllarda tüm dünyada konut talebi patlama gösteriyor, fiyatlar hızla artıyor. Bu artış konut fiyatının kiraya yansıdığı kadar enflasyona yansıyor. Nitekim ABD'de 2004'te konut fiyatları yüzde 13, kiralar ise yüzde 2 artmıştı. Hepimizin tüketimi farklı Küresel likidite bolluğunun tüm varlık fiyatlarına yansıdığı ve bunun küresel bir enflasyon eğilimi yarattığına kuşku yok. Hisse senetleri fiyatları çok hızlı artıyor. Bu durumda yurtdışında da birçok meslektaşımız yeni bir enflasyon tanımını tartışıyor.Ünlü para ekonomisti Profesör Charles Goodhart'ın (İngiliz MB Para Politikası Kurulu eski üyesi) tüm varlık (hisse senedi ve konut) fiyatlarının dahil olduğu, ancak enerji ve gıda gibi oynaklık gösteren malların hariç tutulduğu bir enflasyon ölçütünün temel alınmasını öneriyor. Nitekim HSBC bankasının ekonomisti Ian Morris'in yüzde 30'u konut ağırlıklı daha geniş bir endeks ürettiğini biliyoruz. Türkiye'de enflasyon hedeflemesi uygulanıyor. Amaç beklentileri düzenlemek. Hal böyleyse Armen Alchian ve Benjamin Klein'ın (1973) savunduğu gibi, sadece mevcut tüketim fiyatlarını ölçmek yetmez. Aynı zamanda gelecekteki varlık fiyatlarının da hesaplandığı bir endekse gereksinim var.Kısacası, belki de vatandaş haklı: enflasyon aslında düşmüyor. hgunes@milliyet.com.tr Varlık fiyatı beklentileri