Unutmayalım; sıcak parayı çok şey çeker, çok şey de ürkütür. Gelmesi kolay olduğu gibi, gitmesi de kolaydır. Gelince sevindirir, hatta abartılı bir mutluluk hissettirir. Çıkarken ise büyük sıkıntı verir. Geçtiğimiz haftanın son günlerinde borsada hızlı bir düşüş yaşandı. Tek alıcılı piyasa dövizdi. Dolar kuru 3.18'den 3.60 YTL'ye hareket etti. Üstelik, dolar euro'ya karşı hızla değer kaybederken (parite 1.19'dan 1.24'e yükseldi) bu oluştu. Kısacası, TL euro'ya karşı yüzde 7 civarında değer kaybetti. Bu da azımsanmaması gereken bir kur düzeltmesi. Sıcak paranın gelmesi için önce güven, sonra da ülkenin ekonomik bakımdan istikrarlı, ya da en azından krizlerden uzak olması gerekiyor. Siyasal risk varsa da sıcak para ürküyor. Mesela hükümetin erken seçime gidiyor olması, yahut güç kaybetmesi, ya da muhalefetle gergin bir ortama girilmesi sıcak parayı ürkütebiliyor. Keza hükümetin ekonomik politikalardaki iradesinin zayıflaması. Mesela mali disiplinde, ya da para politikasında ortaya çıkacak herhangi bir gevşeme sıcak parayı kaçırıyor. Sonra yatırımcı tatlı kâr bir potansiyeli arıyor, haklı olarak. Ya borsanın ucuz, ya da faizlerin yüksek olmasını istiyor. Hele hele kur da makul bir düzeydeyse değme gitsin.Sıcak para ülkede ciddi bir istikrar programının uygulandığını görürse çok rahatlıyor. Hele IMF devredeyse. Ülkemizde de öyle olmadı mı? Son üç yılda inanılmaz boyutta sıcak para girişi oldu. Son haftaki sıcak para çıkışının iki nedeni var. Biri, siyasi anlamda AB sürecinde oluşan belirsizliklerin ortaya çıkması. Diğeri ve daha önemlisi, büyüyen cari açık. AB sürecinde müzakerelerin pek kolay başlamayacağı sanılıyor. Cari açığın ise yıl sonunda 20 milyar doları aşacak olması gerçekten herkesi kaygılandırıyor. Bu açık büyük ölçüde sıcak para ile finanse edildiğine göre, sürekli daha fazla sıcak paranın gelmesi gerekiyor. Ancak bırakınız çıkışı, ya giriş durursa ne olacak?.. İşte o zaman cari açık finanse edilemez.Geçen hafta birkaç yabancı fon bu gelişmelerden ürkerek ülkeyi terk ederken, şimdilik bunu diğerleri izlemedi. Çünkü henüz yaz aylarındaki olumlu hava sona ermedi. Üstelik gerek dalgalı kurun olması, gerekse içeride, siyasal veya ekonomik konularda, kayda değer bir olumsuz gelişmenin olmaması bir çalkantıya elvermiyor. Ancak geçen haftaki gelişmeler, sıcak paranın bu boyutta bile çıktığı durumunda piyasaların nasıl sarsılabileceğini gösterdi. Özellikle de kurdaki yükselişi. Sıcak paranın aldığı dövizle Merkez Bankası'nın müdahalesi karıştırılmamalı. MB almaya başladı mı belki çok alıyor ama, "kurun düşme olasılığı var" diye satmayacak olanlar da satıyor. Böylece arz büsbütün fazlalaşıyor. Oysa yabancılar almaya başladı mı, beklentiler kurun yükselmesi üzerine değişiyor, döviz arzı yok olurken kur aşırı yükseliyor.Sonrası ise malum; arz yeniden ortalığa dökülünce kur gevşiyor. Ama bu kez öncekinden daha yukarıda bir noktaya. Elveda diyen elbette bir iz bırakıyor. hgunes@milliyet.com.tr Eski bir şarkı vardır: "Elveda meyhaneci artık kalamıyorum." Bu şarkı bize son bir haftada sıcak paranın canı sıkıldığında arkasına bakmadan, çekip gidebileceğini hatırlattı.