Öncelikle bazı gerçeklere işaret edelim. Birincisi, MB'nin döviz rezervlerinin artmasının temel nedeni elbette piyasadan döviz alması. Ama bunun yanı sıra ülkeye sıcak paranın yüklü biçimde girmesi, yani sistemde döviz arzının fazla olması da etkili oluyor. MB'nin piyasadan iki yolla döviz aldığını biliyoruz. Biri, sürekli ihaleler yoluyla alınan döviz. İkincisi de bir anda yapılan yüklü döviz müdahaleleri. İlk yolla yapılan müdahaleler, belli bir miktarda ters para ikamesi sürmesine karşın yapılan önlem. İkincisi ise, aniden sıcak para girişi sezildiğinde, ya da döviz arzının yoğunlaştığı dönemlerde kurun çökmemesi için yapılan bir işlem. Yıl başında 36 milyar dolar olan döviz rezervleri geçen hafta 43 milyar dolara dayandı. Yani yüzde 20 kadar arttı. Bu önemli bir artış. Çünkü bu trend aynı biçimde devam ederse yıl sonunda rezervler 50 milyar doları bulacak demektir. Geçen hafta Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin rekor düzeylere ulaşması ekonomi dünyasının belki de en önemli haberiydi. Bazı meslektaşlarımız, mesela Vatan gazetesi yazarı Salih Neftçi, bunun ciddi bir alternatif maliyeti olduğunu, Milliyet yazarlarından Faik Öztrak ise kısa vadeli borçlar ile yurtdışından gelen sıcak para ile oranlandığında bu rezervlerin yetersiz kaldığını, hatta sanılanın aksine oranın düştüğünü yazdı. İşin doğrusu hangisi? (mr. USD) İhale Doğ. Alım Toplam 2003 5,7 4,8 10,5 2004 4,1 1,3 5,4 2005 4,4 7,1 11,4 TOPLAM 14,2 13,2 27,3 Neftçi'nin tezi kısaca şudur: Bu rezervler büyük ölçüde nakit veya nakde çevrilebilir veya en kısa vadeli menkul kıymetlerde dolayısıyla en düşük faizli enstrümanlarda tutulur. Oysa Merkez Bankası bu dövizleri piyasadan toplayarak piyasaya açık piyasa işlemleriyle TL likidite zerk etmekte ve bu sterilizasyonun da bir faiz maliyeti olmaktadır. Gelelim yeterlilik meselesine: Döviz rezervleri eğer borçları karşılamak içinse toplam dış borcumuz beş yıl önce 119 milyar dolardı. Şimdi 160 milyar dolara tırmandı. Yani yüzde 34 arttı. Oysa rezervler aynı dönemde (23,2 milyar dolardan) yüzde 86 arttı. Rezervlerin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı yüzde 78'den yüzde 137'ye çıkmış durumda. Kuşkusuz toplam borçlarda durum farklı: Daha önce oran yüzde 19'muş, şimdi ise yüzde 27. Yani borçlarda oluşum farklılığı gözleniyor.Bir başka kriter ise cari açık olabilir. 2000 yılında 10 milyar dolara yakın cari işlemler açığı varken, rezervlerin cari açığa oranı yüzde 132'ydi. Büyük olasılıkla bu yıl yüzde 195 olacak. Çünkü yıl sonunda rezervlerin 50 milyar dolara, cari açığın da 17 milyar dolara tırmanması bekleniyor. Özetle, bugün tutulan rezerv pek azımsanamaz. Üstelik bu rezervin bir maliyeti varken. Kaldı ki, dalgalı kur sisteminde döviz rezervlerinin pek bir anlamı yoktur. Ancak sıcak paranın dış ticaret üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için döviz alımlarının yapılması da bir zorunluluk. Yine de tartışmanın yarar getirdiği düşünülmeli. MB döviz alım müdahaleleri hgunes@milliyet.com.tr