Bu ara Türkiye’de anlamakta zorluk çektiğimiz o kadar çok olay gelişiyor ki. Fakat ekonomide de anlaması güç olgular var. Örneğin, borsa çökmüş, faizler yükselmiş ama kur yerinde sayıyor. Risklerin bu denli yükseldiği, petrol fiyatının uçtuğu, dış açığın sürekli arttığı bir ortamda nasıl oluyor da kur aynı yerde kalıyor? Son aylarda en çok merak ettiğimiz konulardan biri bu.
Geçen yılın ilk 5 ayında dış açık 16.2 milyar dolardı. Bu yıl ise 21.5 milyar dolar olmuş. Yani yüzde 33 oranında büyümüş... Bununla beraber ihracattaki artış oranı yüzde 38.5, ithalattaki ise yüzde 37. Yani ihracat daha hızlı artmış. Hizmetler dengesinde de çok küçük bir miktar düzelme var. Her iki gelişme de olumlu. Ancak bu boyuta gelen dış açığı nasıl finanse ediyoruz da kur oynamıyor?
Geçen yıl 16.2 milyar dolar dış açık için 18.6 milyar dolar finans bulunmuştu. Net hata noksanla birlikte oluşan 7.2 milyar dolar da rezerv eksilmesini ve IMF borcunu kapatmaya yetti. Bu yıl ise 21.5 milyar dolarlık dış açık için ancak 18 milyar dolar bulunabildi. Yani 3.5 milyar dolarlık açığın kapatılmadığı anlaşılıyor. Üstelik bir de 400 milyon dolarlık net hata ve noksan açığı var. Böylece ilk 5 ayda 4 milyar dolara yakın rezerv kaybı gözüküyor.
Dış açık 3 yolla finanse edilebilir: Birincisi, doÄŸrudan yatırımlar. Geçen yıl ilk 5 ayda net olarak 9.6 milyar dolarlık doÄŸrudan yatırım yapılmıştı. Bu yıl bu 3.4 milyar dolara düşmüş. Ä°kincisi, sıcak para denilen portföy yatırımları, yani yabancıların bono ve hisse senedi alımları.Â
Geçen yıl ilk 5 ayda 7 milyar doların üzerinde net yabancı girişi varken, bu yıl net 1.1 milyar dolarlık çıkış olmuş. Yani dış açık büyümüş ama finansman kaynağı ya ortadan kalkmış, ya da daralmış. Böylece geçen yıla göre bu iki finansman kalemindeki eksilme 14.3 milyar doları buluyor.
Dış açığın son finansman kaynağı dış bankalardan elde edilen krediler. Malum, hem devlet, hem de yurtiçindeki bankalar ve diğer özel kesim dış kredi kullanıyor. Bunların içinde devlet artık küçük bir paya sahip. Bir zamanlar bankalar çok yoğun kredi kullanırken, son yıllarda banka dışı kesim yoğun kredi kullanıyor. Geçen yıl bankalar ilk 5 ayda yurtdışına net olarak 9,5 milyar dolar ödemişti.
Bu yıl ise (net olarak) 580 milyon dolar elde edebilmişler. Bu elbette önemli bir değişiklik. Ancak bankaların kullandıkları bu kredilerin büyük ölçüde akreditif olduğunu sanıyoruz. Çünkü ithalat büyük ölçüde bu finansman yoluna kaydı.
Reel kesim ise geçen yıl ilk 5 ayda net olarak 12.2 milyar dolar elde ederken, bu yıl 15.3 milyar dolar elde etmiş. Yani bu kesimin de elde ettiği krediler artmış. Bunlar daha çok ya özelleştirmelerde kullanılıyor, ya da ucuz olduğu için tercih ediliyor.
Kısacası, dış açık artık kredilerle finanse ediliyor ve bu da pek sağlıklı değil.
Özay Åžendir
ÖÄŸretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
DışiÅŸleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceÄŸiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
ÖÄŸretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep AktaÅŸ
Her ÅŸey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali EyüboÄŸlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024