2003 yılında Hollanda’daki sosyal demokrat Türkler bir konferans vermem için davet etmişlerdi. Fakat benden önce beni dinlemeye gelen 1979-1986 arasında Hollanda İşçi Partisi liderliğini yapan Max van den Berg’e söz verildi. Van den Berg de Türkiye’ye bakışlarını aktarırken ordunun büyüklüğünden, Kürt sorunundan ve Ermeni meselesinden bahsetti.
Ben de onu şöyle yanıtladım; “1960’da bunlar vardı ama Avrupalılar bundan şikâyet etmiyordu. Çünkü komünizme karşı Türkiye sizi koruyordu” dedim. Hatta Türk ordusunun her büyüme adımını alkışlıyordunuz. (Bu arada Türklere anadillerini öğrenme hakkında aldıkları sınırlama kararının bize söyledikleriyle çeliştiğini de eklemeyi unutmadım tabii.)
Geçtiğimiz günlerde Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin Prof. Dr. Seyfettin Gürsel koordinasyonundaki bir araştırması yayımlandı. Araştırma konusu devletin ekonomik büyüme ve refaha katkısı.
Bunu hem vergilerin yükü ve niteliği açısından, hem de kamu harcamalarının ağırlığı ve oluşumu açısından incelemişler. Araştırmada Galatasaray Üniversitesi’nden birçok genç araştırmacı da yer almış. Önemli de bir başlangıç olmuş.
Araştırmanın vardığı sonuçlar şöyle özetlenebilir:
n Kamu harcamalarının bir miktar düşürülmesi daha anlamlı gözükmektedir. Çünkü günümüzde yüzde 21-22 kadar olan kamu harcamaları/GSYH oranı ile bu oranların 1-2 puan kadar altında seyreden vergi yükü, Türkiye ekonomisinin gelişmişlik ve verimlilik düzeyi itibariyle bir miktar yüksek gelmektedir. Nitekim araştırmada Türkiye ekonomisinin 1998-2006 dönemini yansıtan genel denge modeli, büyüme açısından optimal harcama oranını yüzde 15, refah açısından da yüzde 18 olarak öngörmektedir.
Tabii bu oranların tutturulması gelişmekte olan ve demografik değişimi hızlı olan bir ülke için olanaklı değildir. Fakat referans döneminde faiz harcamaları hariç ortalama harcama yüzde 22’ye yakındır. Bugün faiz giderlerinin GSYH içindeki payı yüzde 6 civarına gerilediğinden, faiz harcama oranı da yüzde 16 civarına gerilemiştir. Yani büyüme açısından da bu oran yüksektir. Bu bakımdan hükümetin harcama/GSYH oranını gelecek yıllarda 1 puan kadar düşürme hedefi doğrudur.
n Refah açısından ise harcama oranının optimal düzeyden bir miktar düşük çıkmaktadır. O zaman büyüme potansiyeline zarar vermeden refahı artırmak için kamu hizmetlerinin ve gelir transferlerinin düşük gelirliler lehine dönüştürülmesi gerekecektir. Yani kamu harcamalarının mevcut bileşimi büyüme dostu değildir.
Bu bileşimi geçmişte hükümetlerin çoğunlukla popülist politikalar izlemeleri doğurmuş olsa gerek. Bu durumda önümüzdeki yıllarda kamu harcamalarında önceliği üretken harcamalara, özellikle de eğitime vermek, büyümeyi ve refahı olumlu etkileyecektir.
Değişim kolay değil
Bu politika değişimleri siyasal açıdan kolay değildir. Başarabilmek için toplumda kamu maliyesinin sorunları hakkında bilginin yaygınlaşması ve sorumlu bir kamu bilincinin oluşması gerekir.
Hatta sırf bu amaçla araştırmacılar, DPT bünyesinde Amerikan Congressional Budget Office benzeri bir kuruluşun oluşturularak kamu harcama değişikliklerinin büyüme ve refah etkilerini bağımsız olarak araştırması ve kamuoyunu bilgilendirmesini önermekteler.
Bu araştırma gayet yararlı bir başlangıç olmuş. Farklı ülkelerle karşılaştırmalar yapılmış ve farklılıklar ortaya dökülmüş.
Ancak nedensellik bağları bu konular arasında yer almamış. Farklı bütçe yapılarının ardında, sosyal ve demografik farklılıklar, farklı siyasal düzenler ve siyasal geçmişlerin etkileri oluyor. Bunların incelenmesi de son derece önemli.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024