Gösterge Malum, milletvekili adaylarını parti örgütleri değil, liderler belirliyor. Ve neredeyse bu uygulama her partide uygulanıyor. O zaman bu kişilere "lidervekili" demek daha doğru olmaz mı? Ekşi de bunu belirtiyor. Kavramı sevdik. Literatüre geçsin diye tekrarla yazıyoruz.Milletvekili kendisini seçen millete karşı sorumludur. Ona bağlı olmak zorundadır. Oysa bu seçimlerde ortaya çıkanları liderler belirlediğine göre "lidervekilllerini" denetleyen de, sorumlu tutan da liderdir. İstediği zaman da değiştirebilmektedir. Pazar günü Hürriyet gazetesinde Oktay Ekşi "lidervekilliği" kavramıyla bir köşe yazısı yayımladı. Yazı temel olarak milletvekili adaylarının liderler tarafından belirlenmesini eleştiriyor. Peki, liderler lidervekillerini neye göre belirliyor? İki temel etmen gözleniyor: Birinci gruba vitrin deniyor. Yani asıl stok farklı ama satış olsun diye seçiliyorlar. Kimisi kamuoyunun medyadan tanıdığı, kimisi ise kariyerinde değerli olan kişiler. Listelerin seçkin yerlerini bunlar süslüyor. Ama adayların çoğu liyakat, yani bağlılık esasına göre belirleniyor. Bu adaylar aynı lideri sürekli ve her koşulda seçmeye yeminli ve koşulsuz destek verenler. Bağlılık sadece kongrelerde oy vermekle sınırlı değil. Ne yapıp edip kongreye asker delege getirmesi gerekiyor. Al gülüm ver gülüm. Eğer lider seçimlerde partisini iyi bir noktaya getiremezse parti içinde sorun çıkmıyor. Lidervekilleri onu koruyor ve lider yerinde kalıyor. 1980 sonrası hemen tüm partiler bu yapı içine girdi. Hepsinde parti içi demokrasi sorunu oluştu. Adeta siyaset "partiler arasında" değil "liderler arasındaki" mücadeleye dönüştü. Malum, başkanlık sisteminde yürütme erki parlamento içinden çıkmaz. Doğrudan halk seçer ve denetler. Bu anlamda parlamentonun ve milletvekillerinin önemi daha sınırlıdır. Diğer bir deyimle, genel seçimlerde seçmenler partilere değil, doğrudan liderlere ve onun belirlediği temsilcilere oy verdiğine göre bir anlamda başkanlık sistemine girdiğimiz savunulabilir. Ancak bu olması gereken bir durum değil. Gelinen noktanın ne denli aksaklık olduğunu gösteriyor. Vitrin, kariyer, bağlılık Bakıyoruz da bu seçimlerde hemen hiçbir siyasal partinin parti örgütü adaylarını belirleme hakkını kullanamıyor. Ancak liderler ya da parti yönetimleri ise örgütün belirlediği adayların çoğu zaman sıkıntı yarattığını, örgüt yapılarındaki var olan bozuklukla, önseçimin hatalı sonuçlar yaratacağını düşünüyor. Oysa bu şikâyet aslında bir kabahatin de itirafı. Çünkü örgüt yapılarının bozuk olmasından sorumlu olanlar kendileri. 1991'de üniversiteden ayrılıp önseçimlere girmiş ve iki hafta içinde kalantor milletvekillerini (zorlanarak da olsa) sollamıştım. O başarıya rağmen o zamanlar önseçim mekanizmasının çeşitli haksızlıklar yarattığını görerek kaldırılmasını ister olmuştum. Ama şimdi daha kötüsü oldu. Yüzlerce delege yerine bir tek lider seçer adayları belirler hale geldi. Nihayet, delegenin yarısı yanlış yapsa, yarısı doğru yapar. Lider ise hata yaptı mı, telafisi yok. Belki de en uygun seçim listenin seçmen tarafından tercihle belirlenmesi.Son günlerde Menderes, Özal ve Erdoğan'ın resimleri ilan panolarına "demokrasinin yıldızları" diye konuluyor. Partilerine demokrasiyi çok görenler nasıl da demokrasi yıldızı oluyor? "Lidervekilleri hayırlı olsun". hgunes@milliyet.com.tr Örgüt mü, halk mı?
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024